HEMEN ARA: +905309118133

Sakarya avukat

Sakarya avukat,
Sakarya barosu avukat,
Sakarya avukatlık danışmanlık,
Sakarya avukatlık ofisi,
Sakarya avukatlık bürosu,
Sakarya avukatlık hizmetleri,

Dolandırıcılık Suçu ve Cezası

Dolandırıcılık suçu 5237 sayılı TCK’nın 157 ve 158. Maddelerinde basit dolandırıcılık suçu ve cezası ile nitelikli dolandırıcılık olmak üzere ayrı başlık altında düzenlenmiştir. Sakarya ceza avukatı olarak gerek basit dolandırıcılık gerekse; nitelikli dolandırıcılık suçlarının daha anlaşılabilir olması açısından öncelikle ceza hukuku açısından dolandırıcılık suçu; tanımının yapılmasında fayda olduğunu düşünmekteyiz.

Türk Ceza Kanununa göre dolandırıcılık suçu; “hileli davranış ile herhangi bir kimseyi aldatmak suretiyle bu kişinin veya bir başkasının zararına neden olmakla beraber kendisine veya bir başkasına yarar sağlamak” Tanımdan yola çıkarak dolandırıcılık suçunun temelinde “hileli davranış” ve “haksız kazanç” olduğunu söylemek mümkündür.

Dolandiricilik Sucu ve Cezasi

Sakarya ceza avukatı olarak bu yazımızda basit dolandırıcılık suçu ve cezası, nitelikli dolandırıcılık suçu ve cezası hakkında kısa da olsa bilgiler vermeyi amaçladık. Ancak dolandırıcılık suçu unsurları başlığında da detaylı olarak değineceğimiz üzere; basit dolandırcılık ve nitelikli dolandırıcılık suçları oldukça geniş bir alana yayılmıştır. Bu yüzden suçun faili ya da mağduru için dolandırıcılık suçuna ilişkin; soruşturma veya kovuşturmaların ceza avukatı vasıtasıyla yürütülmesinde fayda vardır.

Basit Dolandırıcılık Suçu ve Cezası

Dolandırıcılık suçunun TCK 157 maddesindeki hali uygulamada sıklıkla basit dolandırıcılık suçu olarak adlandırılmaktadır. Şöyle ki TCK 158 maddesine göre ceza alt ve üst sınırların daha azdır. Bu nedenle özellikle; dolandırıcılık suçunda suçun işleniş biçii diğer bir ifade ile failin seçimlik hareketleri suçun kapsamını belirlemektedir. Failin eyleminin TCK 157/1 maddesi kapsamında kalması halinde dolandırıcılık suçu ve cezası; “bir yıl ile beş yıl arasında hapis ve beş bin güne kadar adli para” cezasıdır.

Nitelikli Dolandırıcılık Suçu ve Cezası

Dolandırıcılık suçu işlediği sırada failin kullanmış olduğu hile ve desisenin şiddedi göz önüne alınarak; TCK 158 maddesi ve alt bentlerinde nitelikli dolandırıcılık suçu ve cezası düzenlenmiştir. Buna göre;

  • Dinin İnanç veya Duygular İstismar edilmesi,
  • İçinde bulunulan tehlikeli durumlar veya zor şartlardan yararlanmak suretiyle
  • Kişinin algılama yeteğinin zayıf olmasından faydalanmak suretiyle
  • Kamu kurum veya kuruluşların aracı kılınması ile
  • Kamu kurum ve kuruluşların zararına,
  • Basın yayın organlarının sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle
  • Tacir veya şirket yöneticilerinin ticari faaliyetleri sırasında
  • Serbest meslek sahiplerinin mesleklerinin kendisine vermiş olduğu güveni kötüye kullanması suretiyle
  • Sigorta bedelini almak maksadıyla

Dolandırıcılık suçu işlenmesi halinde fail hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan soruşturma ve kovuşturma yapılmaktadır. Görüldüğü üzere nitelikli dolandırıcılık suçu oldukça geniş bir tanım içermektedir. Failin eyleminin yukarıda belirtilen şekilde gerçekleşmesi halinde; “üç yıl ile on yıl arasında hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası” öngörülmüştür.

Daha Ağır Ceza Gerektiren Haller

Dolandırıcılık suçuna ilişkin gerek basit dolandırıcılık gerekse; niteliklikli dolandırıcılık suçunda daha ağır cezayı gerektiren haller TCK 158/3 maddesinde belirtilmiştir. Buna göre; dolandırıcılık suçu üç veya daha fazla kişi halinde işlenmesi halinde yukarıda belirtilen cezaların yarı oranında arttırılacağı belirtilmiştir. Ayrıca suç işlemek için oluşturulmuş örgüt faaliyetleri kapsamında dolandırıcılık suçunun işlenmesi durumuda yukarıda belirtilen cezaların bir kat arttırılacağı öngörülmüştür.

Daha Az Cezayı Gerektiren Haller

TCK 159 maddesi ile dolandırcılığın herhangi bir hukuki ilişkiye dayalı alacağın tahsili amacıyla düzenlenmesi daha az cezayı gerektiren hal olarak nitelendirilmiştir. Buna göre; fail hakkında altı ay ile bir yıl arasında hapis veya adli para cezası öngörülmüştür.

Dolandırıcılık Suçunda Uzlaşma

TCK 157/1 maddesinde belirtilen basit dolandırıcılık suçu uzlaşma kapsamındadır. Bu nedenle fail ile mağdurun soruşturma aşamasında uzlaşması. Veya herhangi bir nedenden ötürü soruşturma aşamasında uzlaşılamaması halinde kovuşturma aşamasında uzlaşılması halinde fail hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar ve düşme kararı verilebilmesi mümkündür. Ancak TCK 158 maddesi ve alt bentlerinde belirtilen nitelikli dolandırıcılık suçu uzlaşma kapsamında değildir.

Dolandırıcılık Suçu Unsurları

Yukarıda da belirtildiği gibi dolandırcılık suçunun temelinde hileli veya aldatıcı davranış ve bu davranış nedeniyle elde edilen ekonomik anlamda kazanç yatmaktadır. Bu üç unsurun bir arada gerçekleşmesi halinde dolandırıcılık suçundan bahsetmek mümkündür. Ancak özellikle TCK 158 maddesinde düzenlenmiş nitelikli dolandırıcılık suçunda söz konusu seçimlik hareketlerin gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda ceza avukatından destek alınması kişiler için faydalı olacaktır.

Dolandırıcılık Suçunda Yargılama

TCK 157 maddesinde belirtilen basit dolandırıcılık suçu için yargılama görevi ceza alt ve üst sınırları itibariyle Asliye Ceza Mahkemesindedir. Ancak TCK 158 maddesinde düzenlenmiş nitelikli dolandırıcılık suçu için yargılama görevi ise Ağır Ceza Mahkemeleridir. Basit dolandırıcılık ve nitelikli dolandırıcılık suçlarında her iki durumda da yargılama yetkisi suçun işlenmiş olduğu yer mahkemelerindedir.

 Yukarıda da görüldüğü gibi özellikle nitelikli dolandırıcılık suçunda failin seçimlik hareketleri oldukça fazladır. Ayrıca dolandırıcılık suçunun bir çok özel yasada ve özellikle Anayasamızda “yüz kızartıcı suç” olarak tanımlanmıştır. Dolandırıcılık suçunun unsurları olarak sayılan hileli ve aldatcı davranışların tespiti oldukça önemlidir. Bu nedenle Sakarya Ceza Avukatı olarak her iki suç tipi için soruşturma veya kovuşturmanın ceza avukatı tarafından yürütülmesi gerekmektiğini düşünmekteyiz.

Tam Yargı Davası Nedir?

Tam yargı davası dayanağını Anayasamızdan almaktadır. 1982 sayılı Anayasamızın 125. Maddesine göre; “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır”. Ayrıca idare kendi eylem ve işlemleri nedeniyle doğan zararları ödemekle yükümlüdür. Görüldüğü üzere tam yargı davalarının ve dolayısıyla idare karşı maddi tazminat davaları ile idareye karşı manevi tazminat davalarının kaynağı idari eylem ve işlemlerdir.

tam yargi davalari
TAM YARGI DAVASI

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 12. Maddesine göre tam yargı davaları; iptal davası ile birlikte açılabileceği gibi, iptal davası sonrasında açılması mümkündür. Tam yargı davalarının niteliği itibariyle bir çeşit idareye karşı tazminat davası olduğunu söylemek mümkündür. Tazminatı doğuran en önemli unsur ise kusur ve sorumluluktur. Bu nedenle tam yargı davalarında idarenin, zararın meydana gelmesinde kusurlu veya sorumlu olması gerekmektedir. Bu anlamda tam yargı davalarında “hizmet kusuru” veya “kusursuz sorumluluk” durumlarından herhangi birisinin gerçekleşmesi gerekmektedir. Sakarya idare avukatı olarak ileride detaylandıracağımız üzere idari davalar içerisinde yoğun bir hukuki bilgi ve işlem içeren dava türlerindendir. Bu nedenle tam yargı davaları, iptal davaları veya yürütmenin iptali davalarının idare avukatı vasıtasıyla yürütülmesinde fayda vardır.

Hizmet kusuru; İdari makamların yürütmek zorunda olduğu hizmetleri yerine getirmemesi; eksik veya geç yerine getirmesidir. Hizmet kusuru kavramını bir örnekle açıklamak gerekirse; sağlık hizmetlerinin yerine getirilmesi sırasında teknik donanım yetersizliği; Veya sağlık çalışanlarının yetersiz kalması sonucu tedavinin geç yapılması nedeniyle; hastanın ölmesi ya da başka bir zararının ortaya çıkma hizmet kusuru olarak değerlendirilmektedir. Hizmet kusuru da tam yargı davası oluşturabilmektedir.

Kusursuz sorumluluk; kusursuz sorumluluk genellikle idarenin herhangi bir kusurun bulunmamasına rağmen sorumlu tutulduğu durumlardır. Önlem alınmaması nedeniyle doğal afetlerin vermiş olduğu zararlar kusursuz sorumluluk durumlarına örnek olarak gösterilmektedir.

Yukarıda verilen bilgiler doğrultusunda tam yargı davası nedir sorusuna; idarenin herhangi bir eylem ya da işleminden dolayı meydana gelen zararın tespiti için idare aleyhine açılan tazminat davalarıdır. Şeklinde tanımlamak mümkündür. Tanımdan da anlaşılacağı tam yargı davaları üzere idari işlemler; idari eylemler veya idari sözleşmeler nedeniyle açılması mümkün davalardır.

Tam Yargı Davası Özellikleri

  • İdarenin eylem ve işlemlerine karşı açılmaktadır.
  • İdarenin eylem ve işlemlerinden dolayı meydana gelmiş bir zarar bulunmalıdır.
  • Tam yargı davalarında öncelikle idareye başvurma zorunluluğu vardır
  • Tam yargı davaları iptal kararı ile birlikte açılabileceği gibi; iptal davası kararından sonra da açılması mümkündür.
  • İdari dava türlerinden olması nedeniyle; İdare Mahkemesi ve Vergi Mahkemelerinde açılmaktadır. Ancak bazı durumlarda ilk derece mahkemesi sıfatıyla Danıştay nezdinde de tam yargı davası açılması mümkündür.

TAM YARGI DAVALARINDA SÜRELER

Yukarıda belirtildiği üzere; tam yargı davaları idari işlemler, idari eylemler veya idari sözleşmeler nedeniyle açılması mümkündür. Gerek tam yargı davalarını doğuran etkenler, gerekse tam yargı davalarının iptal davası ile birlikte ya da sonrasında açılması durumlarına göre tam yargı davalarında süreler değişiklik göstermektedir. Bu nedenle tam yargı davalarında süreleri ayrı başlıklar altında incelenmesi gerekmektedir. Ancak sakarya idare avukatı olarak öncelikle belirtmek isteriz ki; tam yargı davalarında aşağıda belirtilen sürelere dikkat edilmesi oldukça önemlidir.

İdari Eylemlere Karşı Tam Yargı Dava Süresi

Herhangi bir idari eylemlerden dolayı hakları ihlal edilmiş olan kişi ya da kurumlar, hak ihlalinin gerçekleştiğini öğrenmelerinden itibaren bir yıl içerisinde hal ihlalinin giderilmesini talep etmeleri gerekmektedir. İdari eylemlerinden dolayı doğan hak ihlallerinin her durumda yerine getirilmesi taleplerin ise eylemin yapıldığı tarihten itibaren beş yıl içinde yapılması gerekmektedir. İdari eylemlere karşı yukarıda belirtilen süreler idareye başvuru süreleridir. Bu süreler içerisinde başvurulup yapılıp; red cevabı alınması veya idarenin sükûnetini koruması halinde dava açma süresi altmış gün olarak belirlenmiştir.

İdari İşlemlere Karşı Tam Yargı Dava Süresi

Kararın veya idari işlemin usulünce tebliğ edilmesinden itibaren idari işlemlere karşı tam yargı dava süresi altmış gündür. İdari işlemlerin uygulanması sonucu herhangi bir zarar oluşması halinde dava açma süresi ise idari işlemin uygulama tarihinden itibaren altmış gündür.

İdari Sözleşmelere Karşı Tam Yargı Dava Açma Süresi

Bir idari sözleşmelerden kaynaklanan hak ihlallerine karşı açılacak olan tam yargı davaları için ön görülen zamanaşımı süresi altmış gün olarak belirlenmiştir.

İptal Davası ile Tam Yargı Davasını Birlikte Açılması Halinde Süreler

Tam yargı davasının iptal davası ile birlikte açılması halinde kural olarak iptal davasında öngörülen zamanaşımı süreleri geçerlidir. Bu nedenle tam yargı ile iptal davasının birlikte açılmasında idari eylem ya da işlemin tebliğinden sonra altmış günlük dava açması süresi belirlenmiştir Söz konusu süre vergi davalarında otuz gün olarak belirlenmiştir.

İptal Kararının Sonuçlanmasından Sonra Tam Yargı Dava Açma Süresi

Doğrudan tam yargı davası açılmadan önce iptal davası açılmış ve iptal kararı verilmesinden sonra; iptal kararının tebliğini izleyen altmış günlük süre içerisinde tam yargı davasını açılması gerekmektedir. İptal kararına karşı temyiz yada istinaf veya karar düzeltme yoluna gidilmesi halinde; bu kararların tebliğinden sonra belirtilen süreler işlemeye başlamaktadır.

İDAREYE TAZMİNAT DAVASI

Yukarıda da belirtildiği üzere tam yargı davaları meydana gelen bir zararın varlığı halinde açılmaktadır. İdari davaya konu olan bu zararlar “gerçek zarar” olmalıdır. Ayrıca zararın “özel zarar” niteliğinde belirli kişileri etkilemesi gerekmektedir. Diğer tazminat davalarında olduğu gibi tam yargı davalarında da meydana gelen zarar maddi veya manevi olabilmektedir. Tam yargı davalarında tazminat; idareye karşı maddi tazminat davası ve idareye karşı manevi tazminat davası olarak tabir edilmektedir.

Tam Yargı Davası Maddi Tazminat

Tam yargı davalarında maddi tazminat idarenin eylem ve işlemlerinden kaynaklanan bir maddi zararın söz konusu olması halinde mümkündür. Maddi zarar genel olara; kişinin mal varlığında meydana gelen eksilmeyi ifade etmektedir. Diğer tazminat davalarında olduğu gibi tam yargı tazminat davalarında da miktarın belirlenmesinde zararın telefi edilecek şekilde olup, ancak kişinin haksız bir kazanç sağlamayacağı şeklinde olmasına dikkat edilmektedir.

Tam Yargı Davası Manevi Tazminat

Kişinin idari eylem veya işlemler nedeniyle yaşamış olduğu stres ve üzüntünün karşılığı olarak tam yargı davası manevi tazminat talep edilmektedir. Tam yargı davalarında da manevi tazminatın belirlenmesinde; kişinin haksız eylem ve işlemlerinden dolayı yaşamış olduğu psikolojik çöküntü dikkate alınmaktadır. Tam yargı davalarında manevi tazminat miktarının belirlenmesi çoğunlukla mahkemenin takdiri doğrultusunda yapılmaktadır.

Tam yargı davalarına ilişkin yukarıda verilen bilgiler doğrultusunda; gerek idareye karşı maddi tazminat davaları, gerekse; idareye karşı manevi tazminat davaları, tam yargı davası açılması süreleri içerisinde; bir çok hukuki işlem barındırmaktadır. Bu nedenle bu tür davaların alanında uzman bir hukukçu avukat vasıtasıyla yürütülmesi kişilerin menfaatine olan bir konudur. Sakarya idare avukatı olarak benzer davalarda konusunda uzman kadromuzdan her zaman destek almanız mümkündür.

REDDİ MİRAS NEDİR

Reddi miras Türk Medeni Kanununuzun 605. Maddesinde düzenlenmiştir. Reddi miras nedir? sorusuna; Türk Medeni Kanunu çerçevesinde bir cevap vermek gerekirse; Miras bırakanın (muris) ölmesi halinde yasal mirasçıların ölene ait tüm borç ve malvarlığını mirasçılığın getirmiş olduğu tüm hak ve yükümlülükleri ile reddetmesidir. Kural olarak Türk Medeni Kanunumuzun 599. Maddesine göre miras bırakan kişinin ölümü halinde murise ait malvarlığı ve borçları mirasçılara derhal geçer. Uygulamada murisin borç içinde olması alacakları ve malvarlığı mevcut borcunu karşılamaya yetmediği zaman varisler tarafından çoğunlukla reddi miras yoluna gidilmektedir.

Reddi miras, mirasın gerçek reddi ve mirasın hükmen reddi olmak üzere iki ayrı başlıkta incelenmektedir. Bu yazımızda mirasın reddi hakkında bilgiler verilip, ayrıca reddi miras süreleri ve reddi mirasın alacaklılar üzerindeki etkileri hakkında bilgiler verilecektir. İleride detaylandırılacağı üzerine mirasın reddi davaları; Bünyesinde icra hukuku, miras hukuku ve borçlar hukuku olmak üzere bir çok hukuki işlemler barındıran dava türlerindendir. Bu nedenle; reddi miras davalarının konusunda uzman miras avukatı, icra avukatı veya borçlar hukuku avukatı vasıtasıyla yürütülmesinde fayda olan dava türlerindendir.

REDDI MIRAS

REDDİ MİRAS DAVASI

Herhangi bir varisin veya tüm varislerin Türk Medeni Kanununda öngörülen süreler içerisinde Sulh Hukuk Mahkemesine müracaatta bulunarak reddi miras davası açması mümkündür. Türk Medeni Kanununun 609. Maddesinde düzenlenen reddi miras “kayıtsız şartsız olması” gerekmektedir. Örneği varisler kişinin borçlarını reddedip malvarlıklarını kabul etme gibi seçenekleri bulunmamaktadır. Mirasın reddi davası açarak yapılan inceleme sonucunda varisin talebi doğrultusunda karar verilmesi halinde; bu hususta istenildiği takdirde varise mirasın reddi konusunda belge verilmesi mümkündür.

Mirasın Gerçek Reddi

Mirasın gerçek reddi Türk Medeni Kanununun 605. Maddesinde belirtilen halidir. Mirasın gerçek reddi yasal mirasçılar ve atanmış mirasçılar tarafından mümkündür. Mirasın gerçek reddi konusunda Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından alınan talep; öncelikle varisin taraf ehliyetinin bulunup bulunmadığı konusunda incelemeye tabi tutulur. Ayrıca mirasın gerçek reddi talebinin süresi içerisinde yapılıp yapılmadığı tespit edilmesinden sonra; talep hakkında karar verilir. Mirasın gerçek reddi talebinde bulunan kişi on sekiz yaşından küçük ise; öncelikle mahkemece resen küçük için kayyım atanması için yoluna gidilmektedir. Mirasın gerçek reddi nedeniyle hak kaybına uğradıklarını iddia eden alacaklılar ileride detaylı olarak değerlendirilecek olan söz konusu miras iptali konusunda veriler karara karşı dava açma hakları mevcuttur.

Mirasın Hükmen Reddi

Medeni Kanunumuzun 605. maddesinde ise, mirasın hükmen reddi düzenlenmiştir. Mirasın hükmen reddi; ölenin borçlarından dolayı aczi belli olup veya bu durum resmen tespit edilmiş ise; mirasın reddedilmiş olduğu kabul edilmektedir. Ölenin borca batık olduğunun ispatı mirasın hükmen reddi yönünde dava açan davacıya aittir. Ölenin aczinin tespitinde ölüm tarihi itibariyle mevcut olan terekesi geçerli malvarlığı olarak kabul edilmektedir. Mirasın hükmen reddi davası; mirasın gerçek reddi davasında olduğu gibi; Sulh Hukuk Mahkemelerinde görülmektedir. Ancak mirasın gerçek reddi davası “hasımsız” olarak nitelendirilirken; mirasın hükmen reddi halinde davalı taraf alacaklılardır. Her iki durumda da yetkili mahkeme ise; murisin ikamet etmiş olduğu son yerleşim yeridir.

Reddi Miras Süresi

Yukarıda belirtilen mirasın reddi için öngörülen zamanaşımı süresi üç aydır. Mirasçının tereke konusunda hak sahibi olduğunu öğrenmesi ile ayrıca bu durumu öğrenmesinden itibaren geçerli olan başkaca üç aylık reddi miras davası açması için süre öngörülmüştür.

REDDİ MİRAS HALİNDE ALACAKLILARIN DURUMU

Her ne kadar mirasın reddi yönünde bir karar verilmiş olsa da; gerek borçlar kanunu gerekse; İcra ve İflas Kanunu ile borçlular ile alacaklıların da hakları korunma altına alınmıştır. Bu nedenle reddi miras davalarında da alacaklıların hakları korunma altına alınmaya çalışılmıştır. Bu durumunda alacaklıların haklarını korumak adına başvurabilecekleri kanun yolları aşağıda belirtilmiştir.

Mirasın Reddinin İptali

Mirasçının alacaklarını zarara uğratmak maksadıyla hareket ettiğinin anlaşılması halinde mirasın reddinin iptali için dava açılması mümkündür. Mirasın reddinin iptali; alacaklılar tarafından ret tarihinden itibaren altı ay sürede Asliye Hukuk Mahkemesinde açılması gerekir bir davadır. Mirasın reddinin iptali davasının açılmasının ön koşulu ret kararı alan varisin kendi mal varlığının alacaklıların tamamının borcunu ödemeye yetmemiş olmasıdır. Asliye Hukuk Mahkemesince mirasın reddinin iptali yönünde karar verilmesi halinde; terekenin tasfiyesi yapılmaktadır.  Ancak mirasın reddi talebinde bulunan varisin alacaklısı birden fazla olması halinde; ilk olarak mirasın reddinin iptali yönünde dava açan alacaklının borçları öncelikle ödenmektedir.

Alacaklıların Mirasın Paylaştırılmasına Katılma Hakkı

Reddi miras talebinde bulunan mirasçıya karşı elinde aciz vesikası bulunduran alacaklıların mirasın paylaştırılmasına katılma hakkını ifade etmektedir. Elinde aciz vesikası bulunan alacaklılar; söz konusu mirasın mirasçı yerine kendilerine paylaştırılmasını istemeyebilirler. Bu şekilde alacaklılardan talep bulunması halinde söz konusu tereke için kayyım atanarak mirasın paylaştırılması ve akabinde başkaca mirasçı bulunması halinde ortaklığın giderilmesi davası açılması mümkündür.

Tenkis Davası

Miras bırakanın tasarruf edebilecek miktarını aşacak ölçüde sağlığında veya bir vasiyetnameye bağlı olarak tasarrufta bulunması sonucu saklı pay hakkında tecavüz edilen mirasçıların açacak olduğu davadır. Tenkis davasında her ne kadar reddi miras söz konusu değil ise de; varisin saklı payına ilişkin dava açmaması uygulamada reddi miras ile aynı hukuki sonuçları doğurduğu kabul edilmektedir. Saklı payına ilişkin gerekli davayı açmayan mirasçının bu hakkı elinde aciz belgesi bulunan alacaklarına geçmektedir.

REDDİ MİRAS

Yukarıda da görüldüğü üzere; Reddi miras davaları içerisinde özellikle miras hukuku, borçlar hukuku ve hatta icra hukuku alanında değerlendirilebilmektedir. Konusunda; Sakarya miras avukatı, Sakarya İcra avukatı (Adapazarı miras avukatı, Adapazarı İcra avukatı) uzman kadromuzdan destek almanız mümkündür.

Yasadışı Bahis Cezası

Bahis ve şans oyunlarının oynatılması usulleri genel olarak 7258 sayılı kanun ile düzenlenmiştir. “Futbol ve diğer spor müsabakalarında bahis ve şans oyunları düzenlemesi hakkında kanunda”; belirtilen usul ve esaslara aykırı bir şekilde bahis oynanması; oynatılması veya aracılık edilmesi yasadışı bahis olarak değerlendirilmektedir. Yasadışı bahis suçunu oluşumunda fail için bir takım seçimlik hareketler öngörülmüştür. Bunlar yasadışı bahis oynama, yasadışı bahis oynatma ve yasadışı bahse aracılık etme olarak gerçekleşmesi mümkündür. Yukarıda belirtilen her bir seçimlik hareket için farklı bir cezai müeyyide uygulanmaktadır. Yasadışı bahis cezası da genel olarak 7258 sayılı kanun ile belirlenmektedir. Uygulamada sıklıkla “illegal bahis ” olarak da anılmaktadır. İllegal bahis cezası genel olarak; illegal bahis oynama, yasadışı bahis oynatma, yasadışı bahse aracılık etme ve yasadışı bahse teşvik etme olarak değişiklik göstermektedir.

Yasadışı bahis oynatma cezası, yasadışı bahise aracılık etme ve yasadışı bahise teşvik etme suçlarında fail hakkında bir takım hürriyeti bağlayıcı cezalar öngörülmüştür. Bu nedenle hakkında atılı suçlamalardan soruşturma yapılan kişilerin ceza avukatından destek almaları faydalarına olacaktır.

yasadisi bahis

Yasadışı Bahis Oynama Cezası

Spor Toto Teşkilatı Başkanlığının izni ve onayı ile faaliyet gösteren işletmeler haricinde şans oyunu veya bahis oynanması genel olarak yasadışı bahis olarak değerlendirilmektedir. Kanun koyucu söz konusu bayiinin fiziksel olarak faaliyet göstermesi veya sanal olarak faaliyet göstermesi konusunda bir ayrım yapmamıştır. Bu nedenle internet üzerinde faaliyet gösteren ve Spor Toto Teşkilat Başkanlığının izin ve onayı olmaksızın; faaliyet gösteren web sitelerinde veya uygulamalarda şans oyunu veya bahis oynanması da yasadışı bahis olarak nitelendirilmektedir. Gelişen teknolojinin ve internet kullanımının yaygınlaşmasına paralel olarak yasadışı bahis oynama genellikle internet üzerinden gerçekleşmektedir. Bu nedenle yasadışı bahis oynama cezası daha çok “internetten yasadışı bahis oynama cezası” olarak anılmaktadır. 7258 sayılı yasanın 5/d maddesi ile; illegal bahis oynama cezası hakkında “beş bin liradan yirmi bin liraya kadar” idari para cezası öngörülmüştür.

Yasadışı Bahis Oynatma Cezası

İllegal bahis cezası kapsamında değerlendirilen bir başka durum ise; Yasadışı bahis oynatma cezasıdır. 7258 sayılı yasa ile yasadışı bahis oynatma cezası hakkında bahislerin yurtiçi veya yurtdışı kaynaklı olması konusunda bir ayrım yapılmıştır. Bu nedenle yasadışı bahis oynatma cezası; Yurtdışı kaynaklı ve yurtiçi kaynaklı yasadışı bahis cezası olarak iki farklı düzenleme bulunmaktadır.

Yurtdışı Kaynaklı Yasadışı Bahis Cezası

Spor müsabakalarının yurt içinde oynanması ve bu müsabakalara; 7258 sayılı yasada belirtilen usul ve esaslara aykırı şekilde bahis oynatılması halinde; 7258 sayılı kanunun 5/a maddesinde de belirtildiği gibi; “üç yıldan beş yıla kadar hapis ve on bin Liraya kadar adli para cezası” uygulanabilmektedir.

Yurtdışı Kaynaklı Yasadışı Bahis Cezası

Yurtdışı kaynaklı yasadışı bahis için öngörülen cezai müeyyideler yurtiçi kaynaklı yasadışı bahis suçu için öngörülen cezai müeyyidelerden daha fazla olduğu söylemek mümkündür. Yine 7258 sayılı yasaya aykırı olarak yurt dışında düzenlenen spor ve futbol müsabakalarına bahis oynatanlar hakkında “dört yıl ile altı yıl arasında hapis cezası” öngörülmüştür.

YASADIŞI BAHİSE ARACILIK ETME

İllegal bahis oynama cezası ve illegal bahis oynatma cezası ile birlikte; Yasadışı bahise aracılık etme fiili de ayrıca suç olarak tanımlanmış bir eylemdir. Yasadışı bahise aracılık etme suçu; Genellikle 7258 sayılı yasaya aykırı olarak oynatılan veya oynanan yasadışı bahisler sonucu elde edilen paraların nakde dönüştürülmesi şeklinde gerçekleşmektedir. Günümüzde daha çok banka veya dijital hesapların kiraya verilmesi şeklinde gerçekleşmektedir.

Banka ve Dijital Hesapların Kiraya Verilmesi

Banka ve dijital hesapların kiraya verilmesi; ve bu kiralama işleminden dolayı yasadışı bahiste kullanılan paraların nakde dönüştürülmesinde kullanılması yasadışı bahise aracılık etme olarak kabul edilmektedir. Yasadışı bahise aracılık etme suçu cezası ise; “üç yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli” para cezasıdır.

YASADIŞI BAHİSE TEŞVİK ETME

7258 yasılı yasa kapsamında olarak değerlendirilen son durum ise; yasadışı bahise teşvik etme suçudur. Genellikle e-posta, SMS veya web sitelerinde yayınlanan yasadışı bahis reklamları yasadışı bahise teşvik etme; olarak değerlendirilmektedir. Bu şekilde yasadışı bahise teşvik edenler hakkında “bir yıl ile üç yıl arasında hapis ve üç bin güne kadar adli para cezası” öngörülmüştür.

YASADIŞI BAHİS CEZASINA İTİRAZ

7258 yasa kapsamında düzenlenen ceza yasadışı bahis oynama için öngörülen; “beş bin ile yirmi bin lira” arasındaki cezai yaptırım idari para cezası niteliğindedir. Genel olarak idari para cezası tutanağının kendisine tebliğini izleyen 15 günlük süre içerisinde; Sulh Ceza Hakimliğine itiraz edilmesi mümkündür. Yapılan inceleme sonucunda kişinin yasadışı bahis oynamadığı tespit edilmesi halinde söz konusu idari para cezasının iptali mümkündür. İllegal bahis oynatma, yasadışı bahise aracılık etme ve yasadışı bahise teşvik etme suçları için hürriyeti bağlayıcı ceza öngörülmesi nedeniyle idari para cezası niteliğinde değildir. Bu nedenle yapılan yargılama sonucuna göre temyiz veya istinaf yasa yoluna başvurmak mümkündür.

Yukarıda belirtildiği üzere; Yasadışı bahis oynama cezası, yasadışı bahis oynatma cezası ve yasadışı bahise aracılık etme ile yasadışı bahise teşvik etme suçları için idari para cezası ile birlikte; Hürriyeti bağlayıcı cezalar ile karşılaşılması mümkündür. Özellikle söz konusu yasadışı bahis nedeniyle elde edilen paraların örgüt faaliyetleri kapsamında kullanıldığının tespit edilmesi halinde daha fazla cezai müeyyideler ile karşılaşılması mümkündür. Genel olarak bilişim hukukunu da ilgilendirilmesi; suçun unsurlarının tespiti bilişim hukuku avukatı ve ceza avukatı ilgi alanındadır. Bu nedenle söz konusu suçların soruşturulması ve kovuşturulması bilişim hukuku avukatı; ve ceza avukatı vasıtasıyla yapılması oldukça önemlidir. Bu konuda Sakarya Ceza avukatı (Adapazarı Ceza Avukatı); ve Sakarya Bilişim Hukuku Avukatı; (Adapazarı bilişim hukuku avukatı) olarak konusunda uzman kadromuzdan destek almanız mümkündür.

Kasten Öldürme Suçu

Kasten öldürme suçu 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 81/1 maddesinde düzenlenmiştir. TCK 82/1 maddesinde ve alt bentlerinde ise kasten öldürme suçunun nitelikli halleri diğer bir ifade ile “Nitelikli Kasten Öldürme Suçuna” yer verilmiştir. Evrensel bir hukuk kuralı haline gelmiş olan “yaşam hakkı” da 1982 tarihli Anayasamız ile güvence altına alınmıştır. Bu hakkın kişilerin elinden alınması ile kasten öldürme suçu oluşmaktadır. Cezai müeyyideleri bakımından en ağır suçların başında kasten öldürme suçu gelmektedir. Ancak özellikle nitelikli kasten öldürme suçunda belirtilen haller, suçun unsurları veya daha az cezayı gerektiren hallerin varlığı gibi durumlar dikkate alındığında kasten öldürme suçu ve nitelikli kasten öldürme suçunun ceza hukukuna hakim özellikle ağır ceza hukukunda uzmanlaşmış; Ağır ceza avukatı vasıtasıyla yürütülmesi oldukça önemlidir. Sakarya Ağır Ceza avukatı veya Adapazarı Ağır Ceza avukatı olarak bizde bu yazımızda kasten öldürme suçu ve cezası hakkında bilgiler vereceğiz.

KASTEN OLDURME

Kasten Öldürme Suçu Cezası

Kasten öldürme suçunun TCK 82/1 ve alt bentlerinde belirtilen haller dışında işlenmesi halinde fal hakkında öngörülen hapis cezası “müebbet hapis” cezasıdır. TCK 81/1 ve TCK 82/1 maddelerinde ve devamında açıkta belirtilmemiş ise de; Özellikle yüksek yargı organlarının benimsemiş olduğu kasten öldürme suçuna ilişkin cezayı azaltan veya ortadan kaldıran durumların varlığı halinde; Müebbet hapis cezası daha kısa süreli hapis cezasına dönüşmesi mümkündür.

NİTELİKLİ KASTEN ÖLDÜRME SUÇU

Kasten öldürme suçunun işlediği sırada failin hal ve hareketleri; Suçun işleniş biçimi veya failin amacı ya  da fail ile maktul arasındaki akrabalık ilişkisi; dikkate alınarak bir takım nitelikli haller belirlenmiştir. Suçun TCK 82/1 maddesinin alt bentlerinde belirtilen hallerde işlenmesi genel olarak nitelikli kasten öldürme suçunu oluşturmaktadır. Kasten öldürme suçunun nitelikli halleri özetle aşağıdaki gibidir.

  • Tasarlayarak Kasten Öldürme
  • Canavarca hisle ya da eziyet çektirmek suretiyle kasten öldürme
  • Üst soy /  Alt soydan birisini veya kardeşi, eşi ya da boşandığı eşi kasten öldürme
  • Beden / Ruh sağlığı bakımından kendisini savunamayacak halde olan kişiyi veya çocuğu kasten öldürme
  • Herhangi bir suçun delilerini yok etmek, ortadan kaldırmak, yakalanmamak veya suçu gizlemek için kasten öldürme
  • Kan gütme saikıyla kasten öldürme (Kan davası)
  • Töre saikıyla kasten öldürme

Yukarıda da görüldüğü üzere; suçun nitelikli halleri oldukça geniş olup; Nitelikli halin varlığının tesit edilmesi ceza hukuku açısından oldukça önemlidir. Bu nedenle kasten öldürme suçları genellikle Ağır Ceza avukatı vasıtasıyla yürütülmektedir.

Nitelikli Kasten Öldürme Suçu Cezası

Suçun TCK 82/1 maddesinde belirtilen durumlarda işlenmesi halinde fail hakkında “Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası” öngörülmektedir. Gerek TCK 81/1 gerekse; TCK 82/1 maddesinde öngörülen cezai müeyyideler infaz süresi bakımından benzerlik gösterse de; Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası infaz koşulları bakımından müebbet hapis cezasından oldukça farklıdır.

Kasten Öldürme Suçuna Azmettirme

TCK 38 ve alt bentlerinde düzenlenen “azmettirme” kasten öldürme suçlarında sıkça karşılaşılan bir durumdur. Azmettirme neticesinde; Suçun TCK 81/1 maddesi kapsamında işlenmesi durumunda; Azmettiren fail hakkında; 20 ile 25 yıl arasında hapis cezası öngörülmüştür.

Kasten Öldürme Suçuna Yardım Etme

“Yardım etme” TCK 39. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; kasten öldürme suçuna yardım etme için öngörülen hapis cezası 10 yıl ile 20 yıl arasındır. Yardım etme suçun işlenmesinden önce failin hareketlerini kolaylaştırarak teşvik etme şeklinde gerçekleşebileceği gibi; Suçun şlenmesi sırasında kullanılan araçların temini de; kasten öldürme suçuna yardım etme olarak nitelendirilmektedir.

KASTEN ÖLDÜRME SUÇUNDA DAHA AZ CEZAYI GEREKTİREN HALLER

Yapılan yargılama sonucunda; akıl hastalığı, haksız tahrik, tehdit, yaş küçüklüğü, sağır ve dilsizlik, alkol veya uyuşturucu madde etkisinde olma gibi durumlar sıklıkla daha az cezayı gerektiren haller olarak değerlendirilmesi mümkündür. Ancak unutmamak gerekir ki kasten öldürme ve nitelikli kasten öldürme suçlarında “etkin pişmanlık” hükümleri uygulanmamaktadır.

KASTEN ÖLDÜRME SUÇUNDA YARGILAMA

Kasten öldürme suçunda yargılama görevi ceza alt ve üst sınırları dikkate alındığında; Ağır Ceza Mahkemesi görev alanındadır. Yargılama yetkisi ise suçun işlenmiş olduğu yer Ağır Ceza Mahkemesidir.

Yukarıda da belirtildiği gibi suçun nitelikli halleri veya daha az cezayı gerektiren hallerin tespit edilmesi ceza hukuku açısından oldukça önemlidir. Buna bağlı olarak kasten öldürme suçlarında gerek soruşturma aşamasında gerekse kovuşturma aşamasında davanın konusunda uzman bir Ağır ceza avukatı vasıtasıyla yürütülmesi kişilerin yararına olacaktır. Bu konuda Sakarya Ağır Ceza avukatı ya da Adapazarı Ağır Ceza avukatı olarak uzman kadromuzdan destek almanız mümkündür.

İş Kazaları

İş kazaları çalışma hayatı boyunca her çalışanın karşılaşabileceği ve ağır sonuçlar doğurabilecek durumlardır. Çalışanın gerekli özeni göstermemesinden dolayı iş kazaları kaynaklanabileceği gibi; iş verenin iş sahası içinde gerekli önlem ve güvenlik tedbirlerini almamasından da kaynaklanabilir. Ayrıca bir çok zaman iş kazaları çalışanın tecrübe yetersizliğine de dayandırılabilmektedir. Bu nedenle gerek çalışanın gerekse; İş verenin çalışma sırasında “İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununda” belirtilen usul ve esaslara göre hareket etmeleri gerekmektedir.

Bu yazımızda, iş kazaları, iş kazası nedir? İş kazası nedenleri, iş kazası unsurları ve iş kazası bildirme ile ayrıca; Ölümlü iş kazaları ceza davası hakkında bilgiler verilecektir. İş kazalarına bağlı olarak yürütülen ceza yargılamalarında suçun unsurları, iş verenin kazadan dolayı sorumluluğu veya çalışanın kusur durumları önem arz etmektedir. Bu nedenle iş kazalarına bağlı olarak yürütülen ceza soruşturmalarında veya ceza davalarında yada akabinde görülebilecek tazminat davalarında iş kanuna hakim hukukçu avukat vasıtasıyla davanın yürütülmesi oldukça önemlidir. Sakarya iş kazası avukatı olarak bu konuda büromuzdan destek almanız mümkündür.

is kazalari

İş Kazası Nedir

İş kazası nedir sorusuna genellikle; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu çerçevesinde bir cevap vermek gerekmektedir. Çalışma sırasında meydana gelen kazaların iş kazası olarak kabul edilmesi öncelikle çalışanın sigortalılık durumuna bağlıdır. İş kazaları özetle; çalışanın görevini icra ettiği sırada; Meydana gelen kazada veya kazadan sonra bedenen yada ruhen engelli hale gelmesine sebep veren olaylardır. Tanımdan da anlaşılacağı üzere meydana gelen kazanın iş kazası olarak kabul edilmesinin en önemli şartı kazanın çalışma anında meydana gelmiş olmasıdır. Buna göre gerek İş Kanunu; gerekse Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa göre; çalışanın vazife başında olduğunun kabul edildiği durumları belirtmek gerekmektedir.

İŞ KAZASI SAYILAN DURUMLAR

  • Çalışanın asıl iş mahallinden farklı olarak işveren tarafından başka bir yere gönderildiği sırada,
  • Çocuğuna süt vermek için “süt izni” süreleri dâhilinde iş yerinden ayrı kalınan süre içerisinde,
  • Herhangi bir işçi – işveren sözleşmesine bağlı olmaksızın kendi namına çalışan kişilerin mesleklerini icra ettikleri sırada,
  • İşverenin tahsis etmiş olduğu servis aracı ile iş yerine gidiş ve dönüş yapıldığı sırada,

Meydana gelen kazalar sonucu ruhen veya bedenen engelli duruma gelme durumu iş kazası olarak nitelendirilmektedir.

İş Kazası Nedenleri

İş kazası nedenleri oldukça değişiklik göstermektedir. Günümüzde meydana gelen iş kazalarının nedenleri; çalışandan kaynaklı iş kazaları, makine veya teçhizat kaynaklı iş kazaları; çevresel nedenli iş kazaları ve iş verenden kaynaklanan iş kazaları olarak değişiklik göstermektedir. Dünya Sağlık Örgütü ve Uluslararası Çalışma Örgütünün istatistiksel verilerine göre en sık karşılaşılan iş kazaları nedenleri;

  • Çalışanların fiziksel yapılarına uygun olmayan iş tanımı
  • Görev tanımı dışında iş yapmak
  • Makine ve teçhizatların yetkisiz kişilerce kullanımı
  • Fazla mesai saatleri
  • Dikkatsizlik ve dalgınlık
  • Koruyucu ekipmanların yetersizliği
  • İş disiplini dışında hareket etmek
  • İşe uygun olmayan makine ve aletler
  • İş güvenliği konusunda gerekli uyarı ve eğitimlerin eksikliği

 İş Kazaları Unsurları

Meydana gelen olayın gerek İş Kanunu ve gerekse Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu kapsamında iş kazası olarak nitelendirilmesinin bir takım şartları mevcuttur. Bunlara genellikle iş kazaları unsurları denilmektedir. İş kazaları unsurlarını belirtmek gerekirse;

  1. Çalışanın 5510 Sayılı Yasa kapsamında sigortalı olması
  2. Kazanın iş kazası sayılan durumlar içerisinde meydana gelmiş olması
  3. Çalışanın meslek hastalığı veya engellilik durumu ile kaza arasında illiyet bağının kurulması
  4. Çalışanın kaza anında veya sonrasında bedensel veya ruhsal olarak engelli hale gelmesi iş kazalarının unsurları olarak kabul edilmektedir.

İŞ KAZALARINDA İŞ VERENİN SORUMLULUĞU

İş kazalarında iş verenin sorumlulukları 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunun 4. Maddesinde belirtilmiştir. Buna göre İş veren; “çalışanların işleri ile ilgili olan sağlık konusunda ve iş ile ilgili gerekli güvenliklerini sağlamakla yükümlüdür” iş kazalarında iş verenin sorumluluğu hukuki anlamda “kusura dayalı sorumluluk” olarak kabul edilmektedir. Şöyle ki; 6331 sayılı yasanın 4. Maddesinde belirtilen veya çalışma şekli ve sektöre bağlı olarak; özel kanunlarca belirtilen yükümlülükleri eksiksiz şekilde yerine getiren işverenlerin iş kazası nedeniyle kusura dayalı olarak sorumlu tutulmaları mümkün değildir. İş verenin sorumluluğu kaza mahallinde; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlı müfettişlerce yapılan incelemeler sonucu veya devam eden ölümlü iş kazaları ceza davası ile birlikte keşif sonucu tespit edilmesi mümkündür.  

ÖLÜMLÜ İŞ KAZALARI CEZA DAVASI

Ölümlü iş kazaları ceza davası; iş verenin 6331 sayılı yasanın 4. Maddesine aykırılıktan dolayı oluşturulmaktadır. İş verenin herhangi bir nedene dayalı olarak iş kazasından dolayı sorumlu olduğunun tespit edilmesi halinde; Türk Ceza Kanunun 85. Maddesinde belirtilen “Taksirle Ölüme Neden Olma” suçundan sorumlu tutulmaları mümkündür. Taksirle ölüme neden olma suçu için TCK 85. Maddesinde; iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası” öngörülmüştür.

İŞ KAZASI TAZMİNAT DAVASI

Yukarıda verilen bilgiler ışığında iş Kazası tazminat davası, iş kazası sonucu yaralanan veya engelli hale gelen ya da kazaya nedeniyle ölen kişinin veya yakınlarının; Hukuk Mahkemelerinde açmış oldukları tazminat davasıdır. İş kazası tazminat davası; maddi tazminat veya manevi tazminat olarak açılabileceği gibi her iki şekilde de dava konusu yapılması mümkündür. İş kazası tazminat davası, iş verenin kusur durumuna göre iş veren hakkında açılabileceği gibi; sosyal sigortalar kurumu aleyhine de açılması mümkündür, iş kazası tazminat davaları çoğunlukla devam eden bir ceza yargılamasının bulunması halinde; iş kazası ceza yargılaması sonucuna göre tespit edilecek olan kusur durumunun tespiti yönünden bekletici sorun yapılmaktadır. İş kazaları hakkında yukarıda verilen bilgilerden de anlaşılacağı üzere; Gerek iş kazası tazminat davaların, gerekse iş kazası ceza davalarının ceza avukatı veya iş kazası avukatı vasıtasıyla yürütülmesi oldukça önemlidir. Sakarya ceza avukatı (Adapazarı ceza avukatı) ve Sakarya iş kazası avukatı (Adapazarı iş kazası avukatı) olarak konusunda uzman kadromuzdan destek almanız mümkündür.

Kasten Yaralama Suçu Ve Cezası

Kasten yaralama suçu ve cezası 5237 sayılı TCK’nın 86 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Suçun niteliği itibariyle TCK’nın ikinci kısmında kişilere karşı suçlar ve vücut dokunulmazlığına karşı suçlar başlıkları altında belirtilmiştir. TCK 86/1 maddesinde kasten yaralama suçu ve cezası ile suçun temel şekli tanımlanmıştır. Buna göre; “Bir başkasının vücuduna acı veren ya da kişinin sağlığının bozulmasına veya algılama yeteneğinin bozulmasına” Neden olma kasten yaralama suçu olarak kabul edilmektedir.

TCK 86/2 ve TCK 86/3 maddelerinde ise kasten yaralama suçunun daha ağır cezayı gerektiren halleri sıralanmıştır. Gerek suçun mağdurunda bırakmış olduğu etkiler; Gerekse suçun işlemiş biçimlerine göre; TCK 87/1 ve alt bentlerinde “Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçu ve cezası” düzenlenmiştir. Kasten yaralama suçu; Suçun mağduru veya faili açısından önemli sonuçlar doğurması mümkün suçlardandır. Özellikle TCK 87 ve alt bentlerinde düzenlenen; Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçunda suçun nitelikli ve daha ağır cezayı gerektiren hallerine göre; Fail hakkında 18 yıla kadar hapis cezasına hükmedilmesi mümkündür. Bu nedenle gerek kasten yaralama suçunun faili; Gerekse kasten yaralama suçunun mağduru açısından ceza avukatı vasıtasıyla yürütülmesi önemlidir. Bu konuda Sakarya ceza avukatı ve Adapazarı ceza avukatı olarak uzman kadromuzdan destek almanız mümkündür.

KASTEN YARALAMA SUCU VE CEZASI
KASTEN YARALAMA SUÇU VE CEZASI

Basit Yaralama Suçu ve Cezası

Basit yaralama suçu ve cezası genellikle TCK 86/2 maddesinde belirtilen haller için kullanılmaktadır. Buna göre yaralama eylemi “basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde” olması durumunda fail hakkında “dört aydın bir yıla kadar” hapis yada adli para cezası öngörülmüştür. Kasten yaralama suçunun basit hali diğer bir ifade ile basit yaralama suçu genel olarak şikayete bağlı suçlardandır. Ancak TCK 86/3 maddesinde belirtilen hallerde suçun işlenmesi durumunda mağdurun şikayeti aranmamaktadır. Kasten yaralama suçunun;

  • Altsoy, üstsoy, kardeşe, eşe  veya boşanmış olunan eşe karşı işlenmesi
  • Beden – ruh bakımından kendisini savunamayacak halde olan kişilere karşı işlenmesi
  • Kamu görevi nedeniyle
  • Silahla
  • Kamu görevlisinin sahip olduğu yetkiyi kötüye kullanması suretiyle işlenmesi halinde mağdurun şikayet aranmamaktadır. Bu durumda fail hakkında şikayet aranmaksızın gerekli soruşturma ve akabinde kovuşturma yapılmaktadır.

Görüldüğü üzere kasten basit yaralama suçunun nitelikli hallerinin oluşumunda; Ceza hukuku açısından bir takım unsurların birlikte bulunması gerekmektedir. Bu nedenle basit yaralama suçu açısından soruşturma veya kovuşturmanın ceza avukatı tarafından yürütülmesinde fayda vardır.

NETİCESİ SEBEBİYLE AĞIRLAŞMIŞ YARALAMA

Yukarıda da belirtildiği gibi neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama mağdur açısından daha ağır sonuçlar doğurabilmektedir. Buna bağlı olarak neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçunda fail için öngörülen cezai yaptırımlar; TCK 86/2 maddesinde belirtilen basit yaralama suçuna nazaran daha ağırdır. Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçu için yaralamanın mağdurda bırakmış olduğu etkiye göre farklı cezai müeyyidelerle karşılaşmak mümkündür. Buna göre kasten yaralama eylemi neticesinde mağdurun;

  • Duyularından ya da organlarından herhangi birisinin işlevini sürekli suretle zayıflamasına
  • Konuşmasında zorluğa
  • Yüzde sabit ize
  • Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma neden olunması
  • Gebe kadının çocuğunun vaktinden önce doğmasına neden olunması; Halinde fail hakkında TCK 86/1 maddesinde belirtilen “bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası“nın bir kat arttırılacağı belirtilmiştir. (TCK 87/1)

Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçunun nitelikli ve daha ağır cezayı gerektiren bir başka hali ise; TCK 87/2 maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre;

  • Mağdurun bitkisel hayata girmesine neden olacak şekilde veya iyileşmesi mümkün olmayan bir hastalığı neden olacak şekilde yaralanmasına
  • Duyu ya da organlarından herhangi birsinin işlevinin tamamen yitirilmesine neden olunması halinde
  • Konuşma veya çocuk yapma yeteneğinin kaybolmasına
  • Yüzünde sürekle olarak bir değişikliğe neden olunması halinde fail hakkında verilecek olan ceza iki kat arttırılır. (TCK 87/2)

Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçunda ayrıca mağdurun vücudunda kemik kırığına veya çıkığına neden olunması halinde söz konusu kırık ve çıkığın hayati fonksiyonlarını etkilemesine göre; Fail hakkında verilecek cezanın yine yarı oranında arttırılacağı belirtilmiştir. (TCK 87/3)

TCK 87/4 maddesinde ise neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçundan dolayı ölüm olayı meydana gelmiş ise; suçun işleniş biçimlerine göre; sekiz yıldan on sekiz yıla kadar hapis cezası öngörülmüştür.

Kasten Yaralama Suçu

Kasten yaralama suçu ve cezası hakkında yukarıda verilen bilgilerden de anlaşılacağı üzere; Özellikle neticesi sebebiyle kasten yaralama suçunda fail hakkında öngörülen cezai müeyyideler oldukça fazla olabilmektedir. Bu nedenle kasten yaralama suçuna maruz kalan mağdur veya şüpheli ya da fail hakkında yürütülen soruşturma ve kovuşturmanın konusunda uzman ceza avukatı vasıtasıyla yürütülmesinde fayda vardır. Bu ve benzer konularda; Sakarya ceza avukatı ve Adapazarı ceza avukatı olarak büromuzdan destek almanız mümkündür.

Yukarı kaydır
Whatsapp Üzerinden Danışın.