HEMEN ARA: +905309118133

Sakarya boşanma avukatı,

İlgili anahtar kelimeler

Sakarya | Boşanma avukatı,

Sakarya boşanma avukatı-
Sakarya boşanma davaları-
Sakarya boşanma davası avukatı-
Sakarya boşanma hukuku avukatı-
Sakarya anlaşmalı boşanma avukatı-
Sakarya anlaşmalı boşanma davaları-
Sakarya çekişmeli boşanma avukatı-
Sakarya çekişmeli boşanma davaları-
Sakarya nafaka avukatı-
Sakarya nafaka davaları-
Sakarya velayet avukatı-
Sakarya velayet davaları-
Sakarya soy bağı davası avukatı-
Sakarya soy bağı davaları-
Sakarya babalık davası avukatı-
Sakarya babalık davaları-
Sakarya ziynet davası avukatı-
Sakarya ziynet davaları-
Sakarya aile hukuku avukatı-
Sakarya aile hukuku davaları-

İş Kazaları

İş kazaları çalışma hayatı boyunca her çalışanın karşılaşabileceği ve ağır sonuçlar doğurabilecek durumlardır. Çalışanın gerekli özeni göstermemesinden dolayı iş kazaları kaynaklanabileceği gibi; iş verenin iş sahası içinde gerekli önlem ve güvenlik tedbirlerini almamasından da kaynaklanabilir. Ayrıca bir çok zaman iş kazaları çalışanın tecrübe yetersizliğine de dayandırılabilmektedir. Bu nedenle gerek çalışanın gerekse; İş verenin çalışma sırasında “İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununda” belirtilen usul ve esaslara göre hareket etmeleri gerekmektedir.

Bu yazımızda, iş kazaları, iş kazası nedir? İş kazası nedenleri, iş kazası unsurları ve iş kazası bildirme ile ayrıca; Ölümlü iş kazaları ceza davası hakkında bilgiler verilecektir. İş kazalarına bağlı olarak yürütülen ceza yargılamalarında suçun unsurları, iş verenin kazadan dolayı sorumluluğu veya çalışanın kusur durumları önem arz etmektedir. Bu nedenle iş kazalarına bağlı olarak yürütülen ceza soruşturmalarında veya ceza davalarında yada akabinde görülebilecek tazminat davalarında iş kanuna hakim hukukçu avukat vasıtasıyla davanın yürütülmesi oldukça önemlidir. Sakarya iş kazası avukatı olarak bu konuda büromuzdan destek almanız mümkündür.

is kazalari

İş Kazası Nedir

İş kazası nedir sorusuna genellikle; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu çerçevesinde bir cevap vermek gerekmektedir. Çalışma sırasında meydana gelen kazaların iş kazası olarak kabul edilmesi öncelikle çalışanın sigortalılık durumuna bağlıdır. İş kazaları özetle; çalışanın görevini icra ettiği sırada; Meydana gelen kazada veya kazadan sonra bedenen yada ruhen engelli hale gelmesine sebep veren olaylardır. Tanımdan da anlaşılacağı üzere meydana gelen kazanın iş kazası olarak kabul edilmesinin en önemli şartı kazanın çalışma anında meydana gelmiş olmasıdır. Buna göre gerek İş Kanunu; gerekse Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa göre; çalışanın vazife başında olduğunun kabul edildiği durumları belirtmek gerekmektedir.

İŞ KAZASI SAYILAN DURUMLAR

  • Çalışanın asıl iş mahallinden farklı olarak işveren tarafından başka bir yere gönderildiği sırada,
  • Çocuğuna süt vermek için “süt izni” süreleri dâhilinde iş yerinden ayrı kalınan süre içerisinde,
  • Herhangi bir işçi – işveren sözleşmesine bağlı olmaksızın kendi namına çalışan kişilerin mesleklerini icra ettikleri sırada,
  • İşverenin tahsis etmiş olduğu servis aracı ile iş yerine gidiş ve dönüş yapıldığı sırada,

Meydana gelen kazalar sonucu ruhen veya bedenen engelli duruma gelme durumu iş kazası olarak nitelendirilmektedir.

İş Kazası Nedenleri

İş kazası nedenleri oldukça değişiklik göstermektedir. Günümüzde meydana gelen iş kazalarının nedenleri; çalışandan kaynaklı iş kazaları, makine veya teçhizat kaynaklı iş kazaları; çevresel nedenli iş kazaları ve iş verenden kaynaklanan iş kazaları olarak değişiklik göstermektedir. Dünya Sağlık Örgütü ve Uluslararası Çalışma Örgütünün istatistiksel verilerine göre en sık karşılaşılan iş kazaları nedenleri;

  • Çalışanların fiziksel yapılarına uygun olmayan iş tanımı
  • Görev tanımı dışında iş yapmak
  • Makine ve teçhizatların yetkisiz kişilerce kullanımı
  • Fazla mesai saatleri
  • Dikkatsizlik ve dalgınlık
  • Koruyucu ekipmanların yetersizliği
  • İş disiplini dışında hareket etmek
  • İşe uygun olmayan makine ve aletler
  • İş güvenliği konusunda gerekli uyarı ve eğitimlerin eksikliği

 İş Kazaları Unsurları

Meydana gelen olayın gerek İş Kanunu ve gerekse Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu kapsamında iş kazası olarak nitelendirilmesinin bir takım şartları mevcuttur. Bunlara genellikle iş kazaları unsurları denilmektedir. İş kazaları unsurlarını belirtmek gerekirse;

  1. Çalışanın 5510 Sayılı Yasa kapsamında sigortalı olması
  2. Kazanın iş kazası sayılan durumlar içerisinde meydana gelmiş olması
  3. Çalışanın meslek hastalığı veya engellilik durumu ile kaza arasında illiyet bağının kurulması
  4. Çalışanın kaza anında veya sonrasında bedensel veya ruhsal olarak engelli hale gelmesi iş kazalarının unsurları olarak kabul edilmektedir.

İŞ KAZALARINDA İŞ VERENİN SORUMLULUĞU

İş kazalarında iş verenin sorumlulukları 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunun 4. Maddesinde belirtilmiştir. Buna göre İş veren; “çalışanların işleri ile ilgili olan sağlık konusunda ve iş ile ilgili gerekli güvenliklerini sağlamakla yükümlüdür” iş kazalarında iş verenin sorumluluğu hukuki anlamda “kusura dayalı sorumluluk” olarak kabul edilmektedir. Şöyle ki; 6331 sayılı yasanın 4. Maddesinde belirtilen veya çalışma şekli ve sektöre bağlı olarak; özel kanunlarca belirtilen yükümlülükleri eksiksiz şekilde yerine getiren işverenlerin iş kazası nedeniyle kusura dayalı olarak sorumlu tutulmaları mümkün değildir. İş verenin sorumluluğu kaza mahallinde; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlı müfettişlerce yapılan incelemeler sonucu veya devam eden ölümlü iş kazaları ceza davası ile birlikte keşif sonucu tespit edilmesi mümkündür.  

ÖLÜMLÜ İŞ KAZALARI CEZA DAVASI

Ölümlü iş kazaları ceza davası; iş verenin 6331 sayılı yasanın 4. Maddesine aykırılıktan dolayı oluşturulmaktadır. İş verenin herhangi bir nedene dayalı olarak iş kazasından dolayı sorumlu olduğunun tespit edilmesi halinde; Türk Ceza Kanunun 85. Maddesinde belirtilen “Taksirle Ölüme Neden Olma” suçundan sorumlu tutulmaları mümkündür. Taksirle ölüme neden olma suçu için TCK 85. Maddesinde; iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası” öngörülmüştür.

İŞ KAZASI TAZMİNAT DAVASI

Yukarıda verilen bilgiler ışığında iş Kazası tazminat davası, iş kazası sonucu yaralanan veya engelli hale gelen ya da kazaya nedeniyle ölen kişinin veya yakınlarının; Hukuk Mahkemelerinde açmış oldukları tazminat davasıdır. İş kazası tazminat davası; maddi tazminat veya manevi tazminat olarak açılabileceği gibi her iki şekilde de dava konusu yapılması mümkündür. İş kazası tazminat davası, iş verenin kusur durumuna göre iş veren hakkında açılabileceği gibi; sosyal sigortalar kurumu aleyhine de açılması mümkündür, iş kazası tazminat davaları çoğunlukla devam eden bir ceza yargılamasının bulunması halinde; iş kazası ceza yargılaması sonucuna göre tespit edilecek olan kusur durumunun tespiti yönünden bekletici sorun yapılmaktadır. İş kazaları hakkında yukarıda verilen bilgilerden de anlaşılacağı üzere; Gerek iş kazası tazminat davaların, gerekse iş kazası ceza davalarının ceza avukatı veya iş kazası avukatı vasıtasıyla yürütülmesi oldukça önemlidir. Sakarya ceza avukatı (Adapazarı ceza avukatı) ve Sakarya iş kazası avukatı (Adapazarı iş kazası avukatı) olarak konusunda uzman kadromuzdan destek almanız mümkündür.

Evlilik Sözleşmesi

Mal rejimi sözleşmesi diğer bir ifade ile evlilik sözleşmesi; Evlilik birlikteliğinin kurulması sırasında evlilik birlikteliği içerisinde ve evliliğin sona erdirilmesinde oldukça önemli bir yere sahiptir. Evlilik sözleşmeleri taraflara özellikle evliliğin sona ermesi ile birlikte bir takım hak ve yükümlülükler yükleyen hukuki niteliği olan belgelerdir. Doğurmuş oldukları hukuku sonuçlar itibariyle daha çok mal rejimi sözleşmesi olarak da bilinmektedir. Evlilik sözleşmeleri evlilik birlikteliğinin kurulması sırasında düzenlenebileceği gibi evlilik birlikteliği devam ederken de düzenlenmesi mümkündür. Evlilik birlikteliğinin kurulması sırasında eşler arasında herhangi bir mal rejimi sözleşmesi düzenlenmemiş ise; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunumuzda; Kabul görmüş olan evlilik sözleşmesi yani mal rejimi sözleşmesi yasal mal rejimi olarak kabul edilmektedir.

Eşler evliliğin kurulması sırasında mal ayrılığı rejimi; Mal ortaklığı rejimi, paylaşmalı mal ayrılığı rejimi veya edinilmiş mallara katılma rejimini de kabul etmeleri; mümkündür. Ayrıca evlilik birlikteliğinin kurulmasından sonra mevcut mal rejimlerini değiştirme imkanları bulunmaktadır. Yukarıda da belirtildiği gibi evlilik sözleşmeleri kişilere bir takım hak ve yükümlülükler yükleyen belgelerdir. Bundan ötürü evlilik sözleşmelerinin aile hukuku avukatı veya boşanma avukatı vasıtasıyla hazırlanmasında fayda vardır. Sakarya aile hukuku avukatı veya; Sakarya boşanma avukatı olarak dilediğiniz zaman konusunda uzman kadromuzdan destek almanız mümkündür.

EVLILIK SOZLESMESI

Evlilik Sözleşmesi Türleri

Yukarıda da belirtildiği gibi evlilik sözleşmeleri (mal rejimi sözleşmeleri); Taraflara yüklemiş oldukları hak ve yükümlülüklere göre; mal ayrılığı rejimi; edinilmiş mallara katılma rejimi; paylaşımlı mal ayrılığı rejimi ve mal ortaklığı rejimi olarak ayrı başlıklar altında; düzenlenmiştir.

Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi

2002 yılında değişiklik ile Türk Medeni Kanunumuzda kabul görmüş yasal mal rejimi; Edinilmiş mallara katılma rejimidir Edinilmiş mallara katılma evlilik sözleşmesinde eşlerin evlilik birlikteliği devam ettiği süre içerisinde edinmiş oldukları malların; Evliliğin sona ermesi ile yarı yarıya paylaşmalarına olanak sağlayan evlilik sözleşmesi türüdür. Kural olarak eşler arasında ayrıca bir evlilik sözleşmesi (mal rejimi sözleşmesi) düzenlenmemiş ise; Yasal mal rejimi olarak kabul edilmiştir.

Mal Ayrılığı Rejimi

01.01.2002 tarihinden önce Medeni Kanunumuzda geçeli olan evlilik sözleşmesi (mal rejimi sözleşmesi) mal ayrılığı rejimidir. Mal ayrılığı rejiminde evlilik birlikteliği içerisinde eşlerin kendi kazanımları sonucu elde etmiş oldukları mallar; kişisel mal olduğu kabul edilmektedir. Kişisel mallar evliliğin sona ermesi ile herhangi bir paylaşımı tabi tutulmamaktadır. Ancak kişisel malın ispat edilmesinde; İspat yükü mal sahibi olan eşe aittir.

Mal Ortaklığı Rejimi

Bir başka evlilik sözleşmesi türü ise; Mal ortaklığı rejimidir. Her iki eşin evlilik birlikteliğinden önce; edinmiş oldukları malların; evlilik birlikteliğinin sona ermesi; ile yarı yarıya paylaşımı esas alınan mal rejimi; Mal ortaklığı rejimidir.

Paylaşımlı Mal Ayrılığı Rejimi

Doğurmuş olduğu hukuku sonuçları itibariyle; mal ayrılığı rejimi; ile edinilmiş mallara katılma; rejiminin kısmın de olsa; benimsenmesi sonucu oluşmuş evlilik sözleşmesidir. Evlilik birlikteliğinden önce; eşlerin edinmiş oldukları; mallar üzerindeki; tasarruf yetkilerini kullanmaya devam ettikleri mal rejimi türü; paylaşımlı mal ayrılığı rejimidir. Ayrıca paylaşımlı mal ayrılığı rejiminde söz konusu mallar evlilik birlikteliğinin sona ermesinde ortak paylaşım kapsamında olmaktadır. Bu nedenle paylaşımlı mal ayrılığı rejimi; Mal ayrılığı rejimi; Edinilmiş mallara katılma rejimine oldukça benzemektedir.

EVLİLİK SÖZLEŞMESİ NASIL YAPILIR?

Yukarıda da belirtildiği gibi eşler evlilik birlikteliğinin kurulması sırasında aralarında herhangi bir evlilik sözleşmesi düzenlememiş olmaları halinde 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunumuzda kabul görmüş yasal mal rejimi boşanma halinde geçerli mal rejimi olarak kabul edilmektedir. 01.01.2002 tarihinden sonra yapılan evliliklerde yasal mal rejimi; edinilmiş mallara katılma rejimidir; Eşlerin evliliğin devam ettiği sürece mevcut mal rejimlerini değiştirme hakları mevcuttur. Evlilik sözleşmeleri noterlerde düzenleme şeklinde yapılması mümkündür. Ayrıca; aile avukatı veya boşanma avukatı aracılığı ile; düzenlenmiş olan evlilik sözleşmelerinin yine; noterlerde onaylatılması; ile evlilik sözleşmesi; düzenlenmesi mümkün haldedir. Daha önce de belirtildiği gibi evlilik sözleşmeleri bir çeşit hukuki sözleşme niteliğindedir. Bu nedenle bu tür sözleşmelerin boşanma avukatı veya aile hukuku avukatı vasıtasıyla hazırlanmasında fayda vardır. Sakarya boşanma avukatı veya Adapazarı boşanma avukatı olarak benzer konularda uzman kadromuzdan destek almanız mümkündür.

Kiracının Tahliyesi

Konut veya işyerlerinin kiralanması nedeniyle ortaya çıkan çoğunluklu bir uyuşmazlık niteliği taşıyan kiracının tahliyesi kavramının tanımından önce tahliyeye konu olan kiraca ve kiraya veren ilişkisi üzerinde kısaca durmakta fayda vardır. Konut veya iş yerinin kiralanması ve tahliye esasları 6098 sayılı borçlar kanununun 339 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Borçlar Kanununun 348, 349 ve 350. Maddelerinde ise kiracının tahliyesi hükümleri yer almaktadır. Kiracının tahliyesi başlıklı yazımızda; başta tahliye nedenleri ve usulleri olmak üzere; tahliye davaları ve kira sözleşmelerinin düzenlenme şekilleri ve hukuki nitelikleri hakkında bilgiler verilecektir. Tahliye nedenlerinin varlığı, kiracının tahliyesi gibi hususlar birlikte değerlendirildiğinde tahliye davaları borçlar hukuku ve icra hukuku alanında önemli bir yere sahiptir. Bu nedenle bu tür davaların icra avukatı, gayrimenkul avukatı veya borçlar hukukuna hakim hukukçu avukat tarafından yürütülmesinde fayda vardır. Tahliye davaları ile ilgili Sakarya icra avukatı veya Adapazarı icra avukatı olarak büromuzdan her zaman destek almanız mümkündür.

Kiracinin Tahliyesi
KİRACININ TAHLİYESİ

TAHLİYE NEDENLERİ

Tahliye nedenleri borçlar kanunu kapsamında; konut veya iş yeri kiralama sözleşmesinin sona ermesi olarak nitelendirilmektedir. Kiracının tahliyesi işlemlerinin borçlar kanunu dayanılarak yapılması için detayları ileride açıklanacak olan bir yazılı sözleşmeye dayandırılması (kira sözleşmesi) gerekmektedir. Tahliye nedenleri genel olarak kiraya verenden kaynaklanan tahliye nedenleri ve kiralayandan kaynaklanan tahliye nedenleri olarak iki ayrı şekilde mümkündür. Günümüzde sıkça karşılaşılan tahliye nedenleri ve uygulamaları aşağıda sıralı halde açıklanmıştır.

Kira Sözleşmesi

Kira sözleşmesi tanımı borçlar kanununun 299. Maddesinde tanımlanmıştır. Tanıma göre kira sözleşmesi özetle;

“Kiraya verenin, kiralanan şeyin kullanılmasını ya da kullanma ile birlikte ondan yararlanmasını düzenleyen, kiracının buna karşılık kararlaştırmış oldukları kira bedelini ödemeyi üstlendiği sözleşmelerdir”

Kira sözleşmelerinde aksi belirtilmedikçe taşınmazların kiralama süresi bir yıl olarak öngörülmüştür.

Kiraya Verenden Kaynaklanan Tahliye Nedenleri

Kiraya verenden kaynaklanan tahliye nedenleri borçlar kanunun 350 ve 351. Maddelerinde düzenlenmiştir. Genel olarak kiracının herhangi bir kusur ve ihmaline dayanmayan tamamen kiraya verenden kaynaklanan nedenlerden dolayı gerçekleştirilmesi mümkün tahliye nedenleridir. Kiraya verenden kaynaklanan tahliye nedenleri “ihtiyaç nedeniyle tahliye” ve “yeni malik tahliye” olarak iki ayrı başlık altında düzenlenmiştir. Her iki durum da kiracının tahliyesi nedenleri olarak kabul edilmektedir.

İhtiyaç Nedeniyle Tahliye

İhtiyaç nedeniyle tahliye kiraya verenden kaynaklanan sebepler başlığı altında 6098 sayılı yasanın 350. Maddesinde düzenlenmiştir. Yasa metninde belirtilen ihtiyaç olarak kabul gören durumlar;

  • Kiraya verilen konut veya işyerini kiralayanının kendisi veya eşi ya da alt veya üst soyları ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin şahsi kullanımı nedeniyle kiracının tahliyesi
  • Kiralanan konut ya da iş yerinin yeniden inşası veya kapsamlı onarımı ve değiştirilmesi gereken kısımları nedeniyle kiracının tahliyesi

Yukarıda belirtilen ve ihtiyaç nedenlerine dayalı tahliye durumlarında; kiralayan belirli bir süre itibariyle kiralanan yerler için bu sürenin bitiminde; herhangi bir süre öngörülmeksizin kiralanan konut veya iş yerleri için genel hükümlere göre belirli olan fesih döneminde taşınmazın tahliyesini talep edebilmektedir.

Yeni Malik Tahliye

Yeni malik tahliye; başka bir kiraya verenden kaynaklanan tahliye nedenidir. Kiralanan konut ya da iş yerini sonradan satın alan kişi tahliye nedeni olarak 350. Maddede belirtilen ihtiyaç nedenleriyle tahliye edilmesi gerekçesine dayandırması mümkündür. Yeni malik tahliyede taşınmazı edinme tarihinden başlayarak bir ay içinde keyfiyeti kiracıya bildirmekle yükümlüdür. Yeni malikin durumu kiracıya bildirmesini izleyen altı ay sonunda tahliye talebinde bulunabilmektedir.

Kiracıdan Kaynaklanan Tahliye Nedenleri

Kiracıdan kaynaklanan tahliye sebepleri borçlar kanununun 352. Maddesinde düzenlenmiştir. Temerrüt nedeniyle tahliye, sözleşmenin sona ermesi nedeniyle tahliye ve kiracının birlikte yaşadığı eşinin aynı il, ilçe ve şehir merkezi içinde bulunan oturulmaya elverişli konutunun bulunması halinde kiracıdan kaynaklanan tahliye sebepleri söz konusu olabilmektedir.

Temerrüt Nedeniyle Tahliye

(Kiranın Ödenmemesi Nedeniyle Tahliye)

Temerrüt nedeniyle tahliye, kiracının sözleşmede belirtilen kira bedelini düzenli ödememesi veya hiç ödememesi kaynaklı gerçekleşmektedir. Bir yıl ve daha az süreli kira sözleşmelerinde kira süresi içinde; bir yıl ve daha fazla süreli kira sözleşmelerinde ise; bir kira yılı veya daha fazla süre ile kira bedelini ödememesi temerrüt nedeniyle tahliye nedenidir.

Taahhütname Gereği Tahliye

Bir başka kiracıdan kaynaklanan tahliye nedeni taahhütname gereği tahliyedir. Kiralayan; kiralanan taşınması belli bir süre içinde boşaltmayı taahhüt ettiği halde belirtilen tarihte konut veya iş yerini boşaltmaması taahhütname gereği tahliye nedenidir. Uygulamada daha çok kira sözleşmesinin bitimi nedeniyle tahliye olarak da tabir edilmektedir.

Özenle Kullanma ve Komşulara Saygı Gösterme Yükümlülüğünün ihlali nedeniyle tahliye

Kiracı, kiralamış olduğu konutu veya iş yerini kullandığı süre zarfı içinde; özenle kullanma ve komşulara saygı gösterme yükümlülüğü altındadır. Kiracının borçlar kanununun 316. Maddesine aykırı davrandığının kiralayan tarafından tespiti halinde; aykırılığa otuz gün içinde son vermesi yönünde ihtarda bulunması gerekmektedir. Kiracının belirtilen süre içinde özenle kullanma ve komşulara saygı gösterme yükümlülüğünü yerine getirmemesi kiracıdan kaynaklanan bir başka tahliye nedenidir.

TAHLİYE DAVALARI

Kiraya veren tarafından kiracı aleyhine yukarıda belirtilen sebeplere veya başkaca sebeplere dayandırılarak açılan davalar tahliye davaları olarak anılmaktadır. Bu anlamada tahliye davalarına konu olabilecek taşınmazlar borçlar kanunun 348. Maddesinde belirtilen konut veya işyerleridir. Tahliye davalarının açılmasında yukarıda belirtilen tahliye nedenlerindeki sürelerin ve usullerin eksiksiz yerine getirilmesi gerekmektedir. Aksi halde davanın reddi yönünde bir karar alınması muhtemeldir.

Tahliye Davalarında Görevli ve Yetkili Mahkeme

Tahliye yukarıda belirtilen tahliye davalarına; Konu olmadan herhangi bir mahkeme ilamına dayandırılmadan talep edilmesi halinde görevli mahkeme icra mahkemeleridir. Sulh Hukuk Mahkemeleri kiracının tahliyesinde görevli mahmedir. Gerek ilamlı bir şekilde cebri icra yöntemi ile tahliye işlemlerinde gerekse tahliye davalarında yetkili mahkeme ise; Davalının yerleşim yeri mahkemeleri veya taşınmazın bulunduğu yer mahkemeleri yetkilidir.

Tahliye Kararından Sonra Taşınmazın Tahliye İşlemleri

Yukarıda belirtilen kira sözleşmesine dayalı olarak açılan; ihtiyaç nedeniyle tahliye, yeni malik tahliye veya kiracıdan kaynaklanan tahliye nedenleri ileri sürülerek açılan bir tahliye davası sonucu kiralayanın lehine bir sonuç verilmesi ve söz konusu kararın kesinleşmesi ile birlikte kiracının mahkeme kararına istinaden taşınmazı tahliye etmesi gerekmektedir. Kiracı taşınması belirtilen süre içerisinde tahliye etmemesi halinde kiraya veren tahliye işleminin icra kanalı (cebri icra) yapılmasını talep edebilmektedir.

Kiracının Tahliyesi

Kiracının tahliyesi, tahliye nedenleri ve tahliye davaları hakkında vermiş olduğumuz bilgilerden de anlaşılacağı üzere tahliye işlemleri içerisinde bir çok alanda hukuki işlemler içeren dava türleridir. Bunedenle benzeri davaların icra avukatı, gayrimenkul avukatı veya borçlar hukuku avukatı vasıtasıyla yürütülmesi oldukça önemlidir.

Ceza Avukatı

Ceza avukatı adı altında gerek 1136 sayılı Avukatlık Kanununda gerekse diğer özel yasalarda ayrıca bir meslek kolu tanımlanmamıştır. Ancak uygulamada daha çok ceza davaları konusunda uzmanlaşmış hukukçular ceza avukatları olarak anılmaktadır. Ayrıca bilindiği üzere suçlar için ön görülen ceza alt ve üst sınırları itibariyle ceza mahkemeleri için Asliye Ceza Mahkemesi ve Ağır Ceza Mahkemesi gibi ayrım yapılmıştır. Hatta zaman zaman suç türlerine göre Ağır Ceza Avukatı veya Asliye Ceza Mahkemesi avukatı gibi tabirlerde kullanılmaktadır. Bizde bu yazımızda Sakarya ceza avukatı olarak konunun daha anlaşılabilir olması açısından “ceza avukatı” tabirini kullanacağız. Ayrıca ceza hukuku nedir? Ceza avukatı nasıl olunur? Ve ceza avukatlarının görevleri? hakkında bilgi sahibi olmanız mümkündür.

ceza

Ceza Hukuku Nedir?

Ceza hukuku nedir? Sorusuna genel bir tanım yapmak gerekirse; “Suç ve cezaları inceleyen hukuk dalıdır” şeklinde tanımlamak mümkündür. Ceza hukuku niteliği itibariyle kamu hukuku kapsamındadır. Kendi arasında da daha çok genel ceza hukuku ve özel ceza hukuku olarak iki ayrı başlık altında incelenmektedir. Genel ceza hukuku daha evrensel bir yapıdadır. Şöyle ki; suçun tanımı, başta olmak üzere suçun unsurları ve ceza hukukuna hakim olan ilkeleri konu edinmektedir. Özel ceza hukuku ise; daha çok ülkelerin temel ceza kanunlarını ifade etmektedir. Örneğin suç olarak tanımlanan bir eylemin nelerden ibaret olduğunun belirtilmesi özel ceza hukuku kapsamındadır. Tanımdan da anlaşılacağı üzere ceza hukukuna hakim bir takım temel ilkeler mevcuttur. Buna göre; ceza hukukunun evrensel ve temel ilkeleri özetle aşağıdaki gibidir.

  • Kanunilik İlkesi
  • Kusur İlkesi
  • Eşitlik İlkesi
  • Ceza Sorumluluğunun Şahsiliği İlkesi

Kanunilik ilkesi suç ve cezaların kanun ile belirlenmesidir. Buna göre; “Kanunda açıkta suç olarak tanımlanmayan bir eylemden dolayı kimseye ceza verilemez ya da güvenlik tedbiri uygulanamaz.” Ülkemizde de bir çok hürriyeti bağlayıcı ceza veya adli para cezaları 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda düzenlenmiştir. Kusur ilkesi ise; “suç isnadında bulunulan kişinin söz konusu suç isteyerek işlemesidir. Ceza avukatı olma konunda kararlı olan her hukukçunun da bu ilkelere göre hareket etmesi başlıca sorumluluklarındandır.

Ceza Avukatı Nasıl Olunur?

Yukarıda da belirtildiği gibi “ceza avukatı” adı altında ayrıca bir meslek kolu bulunmamaktadır. Bu nedenle ceza avukatı nasıl olunur? sorusuna daha genel bir cevap vermek gerekmektedir. Avukat olabilmek için öncelikle hukuk fakültelerinden mezun olmak gerekmektedir. 4 yıllık yoğun bir hukuk eğitiminden sonra avukat olabilme yolunda önemli bir adım tamamlanmış sayılmaktadır. Elbette ki her hukuk fakültesinden mezun olan kişiler avukatlık mesleğini icra etmeye hak kazanmamaktadır. Mezuniyet sonrası bir takım staj şartlarını da yerine getirilmesi gerekmektedir. Stajın ilk 6 ay adliyelerde; kalan 6 ayı ise baroya kayıtlı avukatın yanında olmak üzere toplam 1 yıldır. Eğitim ve staj şartlarını eksiksiz yerine getiren kişiler avukat olmaya hak kazandıklarını söylemek mümkündür.

Ceza Avukatının Görevleri?

Evrensel bir hukuk kuralı haline gelen “savunma hakkı” esasen ceza avukatının başlıca görevleri arasında yer almaktadır. Şöyle ki; suç isnadına maruz kalan kişileri savunmak ceza avukatının temel görevidir. Ayrıca suçtan zarar gören kişilerin mağduriyetlerinin giderilmesinde önemli bir yere sahiptirler. Gerek soruşturma aşamasında gerekse kovuşturma aşamasında suç isnadında bulunan kişilerin savunulması veya suçtan zarar gören kişinin mağduriyetlerinin giderilmesinde başlıca görevlidirler. Şüpheli veya sanık vekilliği üstlenilmesi halında müvekkillerine isnat edinilen suçun maddi ve manevi unsurlarının oluşup oluşmadığı veya yasalarda belirtilen “daha az cezayı gerektiren hallerin” varlığının araştırılması ceza avukatının görevleri arasındadır. Ayrıca yerel mahkemelerce verilen kararların usul veya esasa aykırı olduğunun düşünülmesi halinde üst mahkemelere temyiz veya istinaf başvurusunda bulunan ceza avukatının görevleri arasındadır.

Ağır Ceza Avukatı

Yukarıda da belirtildiği gibi avukatlık mesleğinde Ağır Ceza avukatı veya Asliye Ceza Mahkemesi avukatı gibi ayrıca meslek kolları bulunmamaktadır. Genel olarak; kasten öldürme, yağma, dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik, rüşvet, irtikap gibi suçlar Ağır Ceza Mahkemelerinde görülmektedir. Bu suç veya benzer suçlarda uzmanlaşmış kişiler genellikle Ağır Ceza Avukatı olarak tabir edilmektedir.

Ceza hukuku ve ceza avukatlığı konusunda yukarıda verilen kısa bilgilerden de anlaşılacağı üzere; ceza hukukunun temel ilkeleri veya suçun unsurları oldukça karmaşık olabilmektedir. Bu nedenle herhangi bir suç isnadına maruz kalan şüpheli veya sanığın ya da suçun mağdurunun yapılan soruşturma veya kovuşturmalarda ceza hukuku alanında uzmanlaşmış bir ceza avukatından destek almaları oldukça önemli bir yere sahiptir.

Sakarya Avukat

Sakarya avukatlık bürosu
Sakarya avukatlık danışmanlık
Sakarya avukat
Sakarya Avukat Murat Karakoç
Sakarya Avukat Mehmet Ali Turan

Devamını Oku

Sakarya Boşanma Avukatı

Sakarya boşanma avukatı,
Sakarya boşanma davaları,
Sakarya boşanma davası avukatı,
Sakarya boşanma hukuku avukatı,
Sakarya anlaşmalı boşanma avukatı,
Sakarya anlaşmalı boşanma davaları,
Sakarya çekişmeli boşanma avukatı,
Sakarya çekişmeli boşanma davaları,
Sakarya nafaka avukatı,
Sakarya nafaka davaları,
Sakarya velayet avukatı,
Sakarya velayet davaları,
Sakarya soybağı davası avukatı,
Sakarya soybağı davaları,
Sakarya babalık davası avukatı,
Sakarya babalık davaları,
Sakarya ziynet davası avukatı,
Sakarya ziynet davaları,
Sakarya aile hukuku avukatı,
Sakarya aile hukuku davaları,

Devamını Oku

Adapazarı Hukuk Bürosu

Adapazarı hukuk bürosu,
Adapazarı hukuk danışmanlık ofisi,
Adapazarı hukuk danışmanlık hizmetleri,

Devamını Oku

Adapazarı Avukat

Adapazarı avukatlık bürosu,
Adapazarı avukat,
Adapazarı avukatlık danışmanlık,
Adapazarı avukatlık hizmetleri,

Devamını Oku
Yukarı kaydır
Whatsapp Üzerinden Danışın.