HEMEN ARA: +905309118133

sakarya ceza avukatı

Ceza Avukatı

Ceza soruşturması veya ceza kovuşturmaları sırasında sıklıkla ceza avukatı tabiri ile karşılaşılmaktadır. Ancak avukatlık meslek kanununda ceza avukatı, boşanma avukatı, icra avukatı, miras avukatı gibi avukatlık meslek kolu ayrıca düzenlenmemiştir. Buna rağmen halk arasında en iyi ceza avukatı, en iyi boşanma avukatı, en iyi icra avukatı veya en iyi miras avukatı gibi nitelendirmelerle karşılaşıldığı görülmektedir. Hatta bu durum daha da özelleştirilerek bölge bazında da değişiklik gösterebilmektedir. Örneğin; Sakarya ceza avukatı, Sakarya boşanma avukatı, Sakarya icra avukatı, Sakarya miras avukatı tabirleri ile de karşılaşılabilmektedir. Bizde ceza hukuku hakkında bilgiler vereceğimiz bu yazımızda konunun daha anlaşılabilir olması için zaman zaman ceza avukatı tabirlerini kullanacağız.

Ceza Avukati

Ceza Avukatı Nedir?

Daha öncede belirtildiği gibi ceza avukatı adı altında ayrıca bir meslek kolu bulunmamaktadır. Daha çok halk arasında kullanılan bir tabirdir. Bu anlamda ceza avukatının tanımını yapmak gerekirse; Ceza hukuku alanında tecrübe sahibi olmuş veya bu alanda ihtisas sahibi olan avukatlar ceza avukatı olarak anılmaktadırlar.

Ağır Ceza Avukatı Nedir?

Sıklıkla karşılaşılan nitelendirmelerden birisi de Ağır Ceza Avukatı tabiridir. Bu şekilde de bir meslek kolu avukatlık kanununda bulunmamaktadır. Ağır Ceza Mahkemelerinde görülen davalarda görev alan avukatlar halk arasında Ağır eza Avukatı olarak nitelendirildiği görülmektedir. Bu durum zaman zaman daha da özelleştirilerek Sakarya en iyi Ağır Ceza avukatı olarak da tabir edildiği görülmüştür.

Ceza Avukatının Görevleri

Soruşturma aşamasında veya kovuşturma aşamasında ceza avukatının görevleri değişiklik gösterebilmektedir. Ayrıca şüpheli ya da sanık müvekkilliği veya mağdur müvekkilliği açısından ceza avukatının görevleri değişmektedir. ancak genel olarak yargı birimleri önünde müvekkillerinin haklarını savunmakla görevli olduklarını söylemek mümkündür. Sakarya ceza avukatı olarak ceza avukatının görevlerini aşağıdaki gibi sıralamak isteriz.

  • Mağdur veya sanık müvekkili olarak yargı birimlerine savunma ve delilleri sunmak
  • Sorgu veya ifade sırasında müvekkilleri ile birlikte hukuki destek sağlamak
  • Yapılan soruşturma veya kovuşturma dolayısıyla müvekkillerini bilgilendirmek
  • Delillerin toplanmasında yargı birimlerine yardımcı olmak
  • Müvekkilleri aleyhine bir karar verilmesi halinde kanun yollarına başvuruda bulunmak

Ceza Davası Aşamaları

Ceza davaları bir çok aşamadan geçerek sonuçlandırılmaktadır. Bunlardan en önemlisi soruşturma ve kovuşturma aşamasıdır. Genel olarak ceza davası aşamalarının soruşturma aşaması ile başladığını söylemek mümkündür. Bu nedenle Sakarya ceza avukatı olarak ceza davası aşamalarını; Ceza soruşturması, Ceza kovuşturması (Ceza davası – ceza yargılaması), istinaf kanun yolu ve Yargıtay temyiz kanun yolu olarak ayrı başlıklar altında incelenmesini uygun görüyoruz. Ayrıca Anayasa Mahkemesine başvuru ve Avrupa İnsan Hakları Başvuru yollarını da ceza davası aşamaları arasında nitelendirmek mümkündür.

Ceza Soruşturması Nedir?

Ceza davaları genellikle soruşturma aşaması ile başlamaktadır. Şüpheli hakkında aleyhte ve lehte tüm delillerin eksiksiz bir şekilde toplanmaksızın yargılaması yapılması mümkün değildir. Aksi halde evrensel bir hukuk kuralı olan adil yargılama hakkının ihlali gerçekleşmektedir. Bu nedenle ceza yargılamasına başlanılmadan önce ceza soruşturması yapılması zorunlu olup; Şüpheli ve mağdur açısından oldukça önemli bir aşamadır. Esasen ceza davalarında sanık olarak yargılanan kişilerin üzerine atılı suçlar ceza soruşturması aşamasında şekillenmektedir. Soruşturma aşamasında delillerin toplanması oldukça önemlidir. Bu nedenle ceza soruşturmalarında da ceza avukatından destek alınması tavsiye edilmektedir. Yapılan soruşturma sonucunda şüpheli hakkındaki suç isnadının yeterli delillerle kanıtlanması halinde ceza davası aşamalarından ceza soruşturması aşamasına geçilmektedir. Cumhuriyet savcılarına hazırlanan iddianameler görevli mahkemelere sunularak ceza kovuşturması aşamasına geçilmektedir.

Ayrıca ceza soruşturması sonucunda toplanan delillerin şüphelinin yargılanmasına yeterli olmaması; Şüphelinin üzerine atılı suçu işlemediğinin anlaşılması veya şüphelinin üzerine atılı suçun unsurlarının oluşmaması; gerekçe gösterilerek soruşturma aşamasında şüpheli hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi mümkündür. Soruşturma aşamasında bu şekilde bir karar verilmesi halinde ceza yargılaması aşamasına geçilmesi mümkün değildir. Bu nedenle Sakarya Ceza Avukatı olarak hatırlatmak isteriz ki; Ayrıca ceza soruşturması sırasında toplanan deliller; Ceza davasının devam ettiği süre içerisinde oldukça önemli bir yere sahiptir.

Ceza Soruşturması Ne Zaman Tamamlanır?

Şüpheli veya sanık olarak ceza soruşturmasında taraf olarak bulunan bir çok kişi yapılan incelemeden sonra ceza soruşturması ne zaman tamamlanır sorusunu sormaktadır. Daha önce de belirtildiği gibi ceza soruşturmalarında genellikle şüphelinin üzerine atılı suç nedeniyle deliller toplanmaktadır. Bu aşamalar suçun niteliğine göre değişmektedir. Failin tespiti, mağdurun şikayetinin tespiti, failin ve suçun mağdurunun beyanlarının alınması gibi işlemler zaman zaman oldukça uzun süreçlere tabi olabilmektedir. Bu nedenle ceza soruşturmasının tamamlanması konusunda herhangi bir azami süre öngörülmemiştir. İş yoğunluğu ve suçun niteliğine göre bu süre 1 ay olabileceği gibi 2 yıl da olabilmektedir. Ayrıca faili meçhul suçlarda ise suçun zamanaşımı süresi boyunca soruşturma yapılmaktadır.

Ceza Kovuşturması (Ceza Yargılaması)

Ceza soruşturmasının tamamlanması ile düzenlenen iddianame ile ceza kovuşturması aşamasına geçilmektedir. Uygulamada daha çok ceza davası olarak da anılmaktadır. Failin üzerine atılı suçun niteliği ve öngörülen ceza miktarlarına göre görevli mahkemede ceza kovuşturması yapılmaktadır. Örneğin; Kasten basit yaralama soncunda yargılama görevi Asliye Ceza Mahkemesinde iken; Failin için daha ağır ezalar öngörülmüş olan kasten öldürme, nitelikli dolandırıcılık, rüşvet veya irtikap gibi suçlar için; Ağır Ceza Mahkemelerinde yargılama yapılmaktadır. Bu nedenle ceza avukatları alanında sıklıkla Ağır Ceza avukatı tabiri de kullanılmaktadır.

Ceza davaları daha önce de belirtilen Cumhuriyet Savcıları tarafından düzenlenen iddianamenin kabul kararı ile başlamaktadır. Kabul edilen iddianame sonucu ceza yargılaması başlamaktadır. Suçun niteliğine göre ve iş yoğunluğuna göre yargılaması süresi oldukça değişmektedir. Bu aşamada ceza avukatından destek alınması suçun faili ve suçun mağduru açısından oldukça önemlidir.

Ceza Davalarında İlk Duruşma Ne Zaman Olur?

Ceza davalarının başlamasından sonra veya şüpheli hakkında Cumhuriyet Savcısı tarafından iddianame düzenlenmesinden sonra Sakarya Ceza avukatı ve Sakarya Ağır Ceza avukatı olarak sıklıkla karşılaştığımız sorulardan birisi de “Ceza davalarında ilk duruşma ne zaman olur?” sorusudur. İddianamenin kabulü sonrasında mahkeme hakimi tarafından ön inceleme yapılarak tensip zaptı düzenlenmektedir. Bu tensip zaptı ile ceza davalarında ilk duruşmanın ne zaman yapılacağı konusunda da karar verilmektedir. Her ne kadar suçun niteliği veya iş yoğunluğuna göre bu durum değişmekte ise de; Ortalama olarak ilk duruşmalar genellikle 1 – 3 ay içerisinde yapılmaktadır.

Istinaf Kanun Yolu

İstinaf Kanun Yolu

Yukarıda belirtilmiş olan ceza yargılaması sonucu aleyhte bir karar verilmesi halinde istinaf kanun yoluna başvurmak mümkündür. Daha çok ilk derece mahkemelerinin vermiş olduğu ve kesinleşmemiş olan kararlarına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmaktadır. Bölge Adliye Mahkemeleri olarak da adlandırılan yargı birimlerinde istinaf incelemesi yapılmaktadır. Daha çok yerel mahkeme tarafından yapılan usul ve esas yönündeki hataları inceleyip bu konuda karara varmakla görevlidirler.

İstinaf Mahkemesi Ne Kadar Sürer

İstinaf incelemesinde görevli Bölge Adliye Mahkemelerinin kuruluşunun ülkemizde yeni olduğunu söylemek mümkündür. Bu nedenle Sakarya Ceza Avukatı olarak sıklıkla istinaf mahkemesi ne kadar sürer sorularıyla karşılaşmaktayız. Bu duruma genel geçerli bir cevap vermek oldukça zordur. Ülkemizde Bölge Adliye Mahkemeleri sayısı 2023 yılı itibariyle 11’dir. Bu nedenle iş yoğunluğu göz önüne alınarak bir cevap vermek daha yerinde olacaktır. Ülkemiz genelinde istinaf incelemeleri 2-3 ay sürebileceği gibi 1- 2 yıl da sürebilmektedir. Bu durum genellikle suçun niteliği ve Bölge Adliye Mahkemesindeki dairelerin iş yoğunluğuna göre değişmektedir.

Temyiz Kanun Yolu

Temyiz Kanun Yolu

Ceza davası aşamalarından bir başkası ise temyiz kanun yoludur. İstinaf kanun yolu incelemesinden sonra Yargıtay bünyesinde temyiz kanun yoluna başvurmak mümkündür. Ancak her suç için temyiz kanun yoluna başvurmak mümkün olamamaktadır. Örneğin fail hakkında verilmiş olan hürriyeti bağlayıcı ceza (hapis cezası) beş yıl ve daha az olması halinde temyiz kanun yoluna başvurmak yasal olarak mümkün değildir. Görüldüğü üzere temyiz incelemesi failin için oldukça önemli bir yere sahiptir. Temyiz incelemesine konu olan suçlar genellikle Ağır Ceza Mahkemelerinde görülen ve sonuçlanan suçlardan oluşabilmektedir. Bu nedenle Sakarya Ağır Ceza Avukatı olarak temyiz kanun yoluna başvuru yapılmadan önce; Ceza avukatından destek alınmasını tavsiye etmekteyiz.

Anayasa Mahkemesi

Anayasa Mahkemesine Başvuru

2012 yılında Anayasamızda yapılan değişiklik ile Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolu açılmıştır. Bu değişiklik ile Anayasa Mahkemesine Başvurunun bir çeşit ceza yargılaması aşaması olduğunu söylemek mümkündür. Sakarya Ceza avukatı olarak hatırlatmak isteriz ki Anayasa Mahkemesine başvuru bir çok usul ve esaslara tabidir. Anayasa Mahkemesine başvuruda yukarıda belirtmiş olduğumuz istinaf kanunun yolu, temyiz kanun yolu gibi ceza hukuku alanında önemli bir yere sahip iç hukuk yollarının tüketilmesi oldukça önemlidir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesine başvuru ceza avukatı tarafından yapılmasında fayda vardır.

Avrupa Insan Haklari Mahkemesi

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Başvuru

Her ceza soruşturması sonucunda gerek Anayasa Mahkemesine başvuru gerekse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuru yapılması sık rastlanan bir uygulama olmasa da; Niteliği itibariyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurunun da Ceza Yargılaması aşamalarından olduğunu söylemek mümkündür. Yukarıda belirtilen istinaf kanun yolu, temyiz kanun yolu veya Anayasa Mahkemesine başvuru ile netice alınamaması halinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuru mümkün hale gelebilmektedir. Anayasa Mahkemesine başvuru şartlarında da olduğunu gibi; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuruda da iç hukuk yollarının tamamının tüketilmesi oldukça önemlidir.

Ceza Davalarında Avukatın Önemi

Ceza davaları sonucu failin üzerine atılı suçun niteliği itibariyle 3 – 5 ay hapis cezası ile karşılamak mümkün iken; müebbet hapis, ağırlaştırılmış müebbet hapis veya 15 – 20 yıl gibi hapis cezaları ile de karşılaşmak mümkündür. Her ne kadar bu süreler mahkeme tarafından takdir edilmekte ise de; Yargılama sırasında daha az cezayı gerektiren haller, cezasızlık nedenleri, meşru müdafaa veya nefsi müdafaa hatta zorunluluk halleri gibi uygulamalar bu ceza miktarlarına oldukça etki etmektedir. Bu nedenle ceza davalarında avukatın önemi yadsınamayacak derecededir.

Ayrıca kısa süreli olsa da bir çok suçtan dolayı adli sicil kaydına sahip olmak kimsenin istemeyeceği bir durumdur. Yukarıda belirtilen hususların kanıtlanmasında ceza avukatları oldukça önemli bir yere sahiptir. Örneğin hırsızlık veya basit dolandırıcılık suçlarında kısa süreli denilebilecek kadar 5 -6 ay hapis cezası alınması halinde yüz kızartıcı suçlardan mahkumiyet alınması anlamına gelmektedir. Bu durumda yüz kızartıcı suçlardan hüküm giymek bir çok alanda engeller ile karşılaşılmasına neden olabilmektedir.

Sakarya Ceza Avukatı

Ceza davaları ve ceza soruşturmaları hakkında yukarıda vermiş olduğumuz kısa bilgilendirmelerden de anlaşılacağı üzere; Ceza davası aşamaları oldukça fazladır. Her ne kadar daha önce de belirttiğimiz gibi ceza avukatı, en iyi ceza avukatı, en iyi boşanma avukatı, en iyi icra avukatı, en iyi miras avukatı gibi tabirler kullanılmakta ise de; Avukatlık kanununda bu alanlarda ayrıca bir meslek kolu bulunmamaktadır. Bu nedenle bölge bazında Sakarya en iyi ceza avukatı veya benzeri nitelendirilmelere göre avukat seçiminde karar verilmesi oldukça yanlıştır. Turan & Karakoç avukatlık ofisi olarak sizlere ceza hukuku ile birlikte aile hukuku, icra hukuku, borçlar hukuku, gayrimenkul hukuku ve idare hukuku gibi bir çok alanda konusunda uzman kadromuz ile hizmet vermekteyiz.

Çocuğun Kaçırılması ve Alıkonulması Suçu

5237 sayılı temel Ceza Kanunumuzun 234. Maddesinde çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçu düzenlenmiştir. Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan farklı olarak çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçu; velayet yetkisi elinden alınmış olan anne ya da baba tarafından veya 3. Derece dahil kan hısımlığı bulunan kişilerin veli ya da vasisi yanından herhangi bir cebir – tehdit kullanmadan kaçırarak alıkonulması şeklinde gerçekleşmektedir.

Tanımdan da anlaşılacağı üzere; daha çok velayet yetkisi elinden alınan anne veya baba tarafından işlenin bir suçtur. Bu nedenle Türk Ceza Kanunun “aile düzenine karşı suçlar” başlığı altında düzenlenmiştir. Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçu ceza hukuku ile birlikte; aile hukuku kapsamında daha çok velayet ve vasi davalarına da konu olabilmektedir. Bu nedenle ceza avukatı ve aile avukatı özellikle boşanma avukatı tarafından takip edilmesi tavsiye edilen suçlardandır. Sakarya Ceza avukatı ve Sakarya Boşanma avukatı olarak çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçu; ve benzer suçlarda konusunda uzman kadromuzdan destek almanız mümkündür.

cocugun kacirilmasi ve alikonulmasi sucu

Çocuğun Kaçırılması Ve Alıkonulması Suçu Cezası

TCK 234/1, TCK 234/2 ve TCK 234/3 maddelerinde suçun failin seçimlik hareketlerine göre ve mağdur ile fail arasındaki akrabalık ilişkisine göre farklı halleri belirtilmiştir. Buna göre; suçun temel şeklinde belirtiliği gibi “velayet yetkisi kendisinden alınmış olan anne, baba veya 3. Derece kan hısımları tarafından 16 yaşını tamamlamamış çocuğu vasi veya velisi yada bakım – gözetim yükümlüsü yanından herhangi bir cebir ya da tehdit kullanmaksızın kaçırarak alıkonulması halinde fail hakkında “3 ay ile 1 bir arasında hapis cezası öngörülmüştür.

TCK 234/2 maddesinde ise yukarıda belirtilen velayet yetkisi elinden alınmış ana – baba veya 3. Derece kan hısımlarının çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçunu işledikleri sırada cebir veya tehdit kullanması durumunda TCK 234/1 maddesinde belirtilen hürriyeti bağlayıcı cezanın (3 ay ile 1 yıl arasında hapis) yarı oranında arttırılacağı belirtilmiştir. Görüldüğü üzere TCK 234/2 maddesi daha çok çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçunun; daha ağır cezayı gerektiren hali durumundadır.

TCK 234/3 maddesinde ise çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçunun bir başka hali düzenlenmiştir. Buna göre yukarıda belirtilen kanuni temsilcinin yanından kendi rızası ve isteği ile ayrılan çocuğu rızası; dahilinde olmuş olsa dahi yanında tutan kişi “3 ay ile 1 yıl arasında hapis cezası” ile cezalandırılacağı hüküm altına alınmıştır. TCK 234/3 maddesinden de anlaşılacağı üzere 16 yaşını tamamlamamış çocuğun kendi rızası olsa dahi; başkası yanında yakınlarına veya yetkili makamlara haber edilmeksizin tutulması suç olarak tanımlanmıştır. Bu nedenle Sakarya Ceza Avukatı; (Adapazarı Ceza Avukatı) olarak benzer durumlarla karşılaşılması halinde en kısa sürede; durumu yetkililere bildirilmesi gerektiğini hatırlatmak isteriz.

Çocuğun Kaçırılması Ve Alıkonulması Suçunda Şikayet

Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçunda özellikle; TCK 234/1 ve TCK 234/2 maddeleri aile düzenine karşı suçlar olarak değerlendirilmektedir. Bu nedenle suçun TCK 234/1 ve TCK 234/2 maddelerinde belirtilen şekilde işlenmesi halinde fail hakkında re’sen soruşturma ve akabinde kovuşturma yapılmaktadır. Bu nedenle suçun vasi yetkisi elinden alınmış ana veya baba hatta 3. Derece kan hısımları tarafından işlenmesi durumları şikayete bağlı değildir. Ancak suçun TCK 234/3 maddesinde belirtililen şekilde işlenmesi halinde fail hakkında gerekli soruşturma ve kovuşturmanın yapılması şikayete bağlıdır. Bu nedenle müştekinin 6 aylık süre zarfından yetkili makamlara müracaat ederek fail hakkında şikayet hakkını kullanmaları gerekmektedir.

Çocuğun Kaçırılması ve Alıkonulması Suçu Yargılama

Yukarıda da belirtildiği gibi TCK 234/1, TCK 234/2 ve TCK 234/3 maddelerinde öngörülen hürriyeti bağlayıcı cezaların miktarı itibariyle çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçunda yargılama görevi Asliye Ceza Mahkemelerindedir. Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçuna ilişkin yukarıda yapmış olduğumuz bilgilendirmelerden de anlaşılacağı üzere; suçun unsurları çeşitlilik gösterebilmektedir. Bu nedenle ceza avukatı ve boşanma avukatı vasıtasıyla yürütülmesinde fayda olan davalardandır. Sakarya boşanma avukatı ve Sakarya Ceza avukatı olarak bu konuda destek almanız mümkündür.

Taksirle Yaralama Suçu

Temel Ceza Kanunumuz 5237 sayılı; Türk Ceza kanununun vücut dokunulmazlığına karşı suçlar başlığında düzelenmiş olan bir başka suç; Taksirle yaralama suçudur. TCK 89/1 maddesinde suçun temel şekli ve tanımı belirtilmiştir. TCK 89/2 ve TCK 89/3 maddelerinde ise, taksirle yaralama suçu nitelikli halleri ve daha ağır cezayı gerektiren halleri düzenlenmiştir.

Taksirle Yaralama Sucu

Taksirle yaralama suçunun unsurları; suçun nitelikli halleri ve taksirle yaralama suçunun daha ağır cezayı gerektiren halleri hakkında bilgiler vermeden önce; kısaca suçun yasada tanımlanmış hali hakkında bilgi vermek yerinde olacaktır. TKC 89/1 maddesinde suçun tanımı yapılmıştır. Buna göre; Bir başkasının vücuduna taksirle acı verme ya da; kişinin sağlığının bozulmasına neden olma veya kişinin algılama yeteneğinin bozulmasına sebebiyet verme fiilleri taksirle yaralama suçunun konusu oluşturmaktadır. Sakarya ceza avukatı (Adapazarı Ceza Avukatı) olarak gerek suçun mağduru; Gerekse faili açısından cezai yaptırımları itibariyle ceza avukatı; tarafından yürütülmesi gerektiğini düşündüğümüz suçlardan biriside taksirle yaralama suçudur. Ayrıca taksirle yaralama suçu trafik kazaları ile birlikte günümüzde sıkça iş kazaları sonucu meydana gelebilmektedir. Bu nedenle kazanın oluş şekli dikkate alınarak iş avukatından destek alınması gerekebilmektedir.

Taksirle Yaralama Suçunun Unsurları

TCK 89/1 maddesinde suçun tanımından da yola çıkarak yerel mahkemeler ve yüksek yargı organlarınca benimsenmiş olan taksirle yaralama suçunun unsurları özetle aşağıdaki gibidir.

  • Failin eyleminin taksirle gerçekleşmesi mümkün olmalıdır.
  • Sonuçları öngörülebilir olmasına karşın öngörülememiş olmalıdır.
  • Taksirle yaralama fail tarafından istenmemesine karşın söz konusu fiili fail iradi bir hareket ile gerçekleştirmesi gerekmektedir.
  • Failin hareketi ile mağdurun yaralanması arasında illiyet bağının kurulması gerekmektedir.

Yukarıda taksirle yaralama suçunun unsurlarından da anlaşılacağı üzere; benzer suçlarda ceza avukatı oldukça önemli bir yere sahiptir. Özellikle failin hareketi ile mağdurun yaralanması arasında illiyet bağının kurulması ceza hukuku açısından oldukça önemlidir.

Taksirle Yaralama Suçu Cezası

TCK 89/1 maddesinde taksirle yaralama suçunun cezası belirtilmiştir. Buna göre suçun temel şekli ile gerçekleşmesi halinde fail hakkında; Üç ay ile bir yıl arasında hapis cezası ya da adli para cezası öngörülmüştür.

Taksirle Yaralama Suçunda Daha Ağır Cezayı Gerektiren Haller

TCK 89/2 maddesinde ise taksirle yaralama suçunun daha ağır cezayı gerektiren halleri sıralanmıştır. Buna Göre;

  • Mağdurun duyularından ya da organlarından herhangi birisinin sürekli bir suretle zayıflama meydana gelmesi,
  • Taksirle yaralama suçundan dolayı mağdurun vücudunda kemik kırılması meydana gelmiş olması,
  • Mağdurun konuşmasında sürekli bir zorluğa neden olunması,
  • Yüzde sabit ize neden olunması,
  • Mağdurun yaşamını tehlikeye sokacak şekilde yaralanması,
  • Gebi kadının çocuğunun vaktinden önce doğmasına neden olunması

Halinde fail hakkında TCK 89/1 maddesinde belirtilen cezanın yarı oranında arttırılacağı belirtilmiştir. TCK 89/3 maddesinde ise mağdur üzerindeki etkilerine göre taksirle yaralama suçunun; TCK 89/2 maddesine nazaran daha ağır cezayı gerektiren halleri ayrıca sıralanmıştır. Buna göre;

  • Taksirle yaralama fiilinden dolayı mağdurun iyileşme olanağı bulunmayan bir hastalığı veya bitkisel hayata girmesine sebebiyet verilmesi halinde,
  • Mağdurun duyularından ya da organlarından herhangi birisinin işlevini tamamen yitirmesine neden olunması durumunda,
  • Mağdurun konuşma yeteneğini veya çocuk yapma yeteneğinin kaybolmasına,
  • Yüzde sürekli bir suretle değişikliğe,
  • Gebe kadının çocuğunun düşmesine neden olunması halinde yine TCK 89/1 maddesinde belirtilen ceza miktarının bir kat arttırılacağı belirtilmiştir.

Görüldüğü üzere, taksirle yaralama suçu daha ağır cezayı gerektiren hallerde sıralanan durumların gerçekleşmesi durumunda fail hakkında öngörülen cezai miktarlar oldukça fazla olabilmektedir. Bu nedenle taksirle yaralama suçları için gerek mağdurun hakkının savunulmasında gerekse suçun failinin üzerine atılı suçun niteliğinin ve kusur tespitinin yapılması ceza avukatı oldukça önemli bir yere sahipir. Bu konuda Sakarya ceza avukatı olarak her zaman hukuk ofisimizden testek almanız mümkündür.  

Taksirle Yaralama Suçu Şikayet

Bilinçli taksir durumlarının varlığı ile birlikte mağdurun TCK 89/2, TCK 89/3 ve TCK 89/4 ve TCK 89/5 maddelerinde belirtilen şekilde yaralanması durumları haricinde taksirle yaralama suçu şikayete bağlıdır; Suçun bilinçli taksir dışında işlenmesi durumunda fail hakkında gerekli kovuşturmanın yapılması mağdurun şikayetine bağlıdır. Bu nedenle taksirle yaralama suçuna maruz kalan kişilerin altı aylık yasal süre içerisinde şikayet hakkını kullanmaları gerekmektedir.

Taksirle Yaralama Suçunda Yargılama

Suçun ceza alt ve üst sınırları dikkate alındığında taksirle yaralama suçuna ilişkin yargılama görevi Asliye Ceza Mahkemelerindedir. Yetkili mahkeme ise suçun işlenmiş olduğu yer Asliye Ceza Mahkemesindedir. Özellikle bilinçli taksirle yaralama suçlarında bilinçli taksirin varlığının tespiti, mağdurun yaralanmasında failin kusur durumu gibi durumlar göz önüne alındığında Sakarya ceza avukatı olarak; Ceza avukatı vasıtasıyla yürütülmesini düşündüğümüz suçlar arasındadır.

İş Kazaları

İş kazaları çalışma hayatı boyunca her çalışanın karşılaşabileceği ve ağır sonuçlar doğurabilecek durumlardır. Çalışanın gerekli özeni göstermemesinden dolayı iş kazaları kaynaklanabileceği gibi; iş verenin iş sahası içinde gerekli önlem ve güvenlik tedbirlerini almamasından da kaynaklanabilir. Ayrıca bir çok zaman iş kazaları çalışanın tecrübe yetersizliğine de dayandırılabilmektedir. Bu nedenle gerek çalışanın gerekse; İş verenin çalışma sırasında “İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununda” belirtilen usul ve esaslara göre hareket etmeleri gerekmektedir.

Bu yazımızda, iş kazaları, iş kazası nedir? İş kazası nedenleri, iş kazası unsurları ve iş kazası bildirme ile ayrıca; Ölümlü iş kazaları ceza davası hakkında bilgiler verilecektir. İş kazalarına bağlı olarak yürütülen ceza yargılamalarında suçun unsurları, iş verenin kazadan dolayı sorumluluğu veya çalışanın kusur durumları önem arz etmektedir. Bu nedenle iş kazalarına bağlı olarak yürütülen ceza soruşturmalarında veya ceza davalarında yada akabinde görülebilecek tazminat davalarında iş kanuna hakim hukukçu avukat vasıtasıyla davanın yürütülmesi oldukça önemlidir. Sakarya iş kazası avukatı olarak bu konuda büromuzdan destek almanız mümkündür.

is kazalari

İş Kazası Nedir

İş kazası nedir sorusuna genellikle; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu çerçevesinde bir cevap vermek gerekmektedir. Çalışma sırasında meydana gelen kazaların iş kazası olarak kabul edilmesi öncelikle çalışanın sigortalılık durumuna bağlıdır. İş kazaları özetle; çalışanın görevini icra ettiği sırada; Meydana gelen kazada veya kazadan sonra bedenen yada ruhen engelli hale gelmesine sebep veren olaylardır. Tanımdan da anlaşılacağı üzere meydana gelen kazanın iş kazası olarak kabul edilmesinin en önemli şartı kazanın çalışma anında meydana gelmiş olmasıdır. Buna göre gerek İş Kanunu; gerekse Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa göre; çalışanın vazife başında olduğunun kabul edildiği durumları belirtmek gerekmektedir.

İŞ KAZASI SAYILAN DURUMLAR

  • Çalışanın asıl iş mahallinden farklı olarak işveren tarafından başka bir yere gönderildiği sırada,
  • Çocuğuna süt vermek için “süt izni” süreleri dâhilinde iş yerinden ayrı kalınan süre içerisinde,
  • Herhangi bir işçi – işveren sözleşmesine bağlı olmaksızın kendi namına çalışan kişilerin mesleklerini icra ettikleri sırada,
  • İşverenin tahsis etmiş olduğu servis aracı ile iş yerine gidiş ve dönüş yapıldığı sırada,

Meydana gelen kazalar sonucu ruhen veya bedenen engelli duruma gelme durumu iş kazası olarak nitelendirilmektedir.

İş Kazası Nedenleri

İş kazası nedenleri oldukça değişiklik göstermektedir. Günümüzde meydana gelen iş kazalarının nedenleri; çalışandan kaynaklı iş kazaları, makine veya teçhizat kaynaklı iş kazaları; çevresel nedenli iş kazaları ve iş verenden kaynaklanan iş kazaları olarak değişiklik göstermektedir. Dünya Sağlık Örgütü ve Uluslararası Çalışma Örgütünün istatistiksel verilerine göre en sık karşılaşılan iş kazaları nedenleri;

  • Çalışanların fiziksel yapılarına uygun olmayan iş tanımı
  • Görev tanımı dışında iş yapmak
  • Makine ve teçhizatların yetkisiz kişilerce kullanımı
  • Fazla mesai saatleri
  • Dikkatsizlik ve dalgınlık
  • Koruyucu ekipmanların yetersizliği
  • İş disiplini dışında hareket etmek
  • İşe uygun olmayan makine ve aletler
  • İş güvenliği konusunda gerekli uyarı ve eğitimlerin eksikliği

 İş Kazaları Unsurları

Meydana gelen olayın gerek İş Kanunu ve gerekse Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu kapsamında iş kazası olarak nitelendirilmesinin bir takım şartları mevcuttur. Bunlara genellikle iş kazaları unsurları denilmektedir. İş kazaları unsurlarını belirtmek gerekirse;

  1. Çalışanın 5510 Sayılı Yasa kapsamında sigortalı olması
  2. Kazanın iş kazası sayılan durumlar içerisinde meydana gelmiş olması
  3. Çalışanın meslek hastalığı veya engellilik durumu ile kaza arasında illiyet bağının kurulması
  4. Çalışanın kaza anında veya sonrasında bedensel veya ruhsal olarak engelli hale gelmesi iş kazalarının unsurları olarak kabul edilmektedir.

İŞ KAZALARINDA İŞ VERENİN SORUMLULUĞU

İş kazalarında iş verenin sorumlulukları 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunun 4. Maddesinde belirtilmiştir. Buna göre İş veren; “çalışanların işleri ile ilgili olan sağlık konusunda ve iş ile ilgili gerekli güvenliklerini sağlamakla yükümlüdür” iş kazalarında iş verenin sorumluluğu hukuki anlamda “kusura dayalı sorumluluk” olarak kabul edilmektedir. Şöyle ki; 6331 sayılı yasanın 4. Maddesinde belirtilen veya çalışma şekli ve sektöre bağlı olarak; özel kanunlarca belirtilen yükümlülükleri eksiksiz şekilde yerine getiren işverenlerin iş kazası nedeniyle kusura dayalı olarak sorumlu tutulmaları mümkün değildir. İş verenin sorumluluğu kaza mahallinde; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlı müfettişlerce yapılan incelemeler sonucu veya devam eden ölümlü iş kazaları ceza davası ile birlikte keşif sonucu tespit edilmesi mümkündür.  

ÖLÜMLÜ İŞ KAZALARI CEZA DAVASI

Ölümlü iş kazaları ceza davası; iş verenin 6331 sayılı yasanın 4. Maddesine aykırılıktan dolayı oluşturulmaktadır. İş verenin herhangi bir nedene dayalı olarak iş kazasından dolayı sorumlu olduğunun tespit edilmesi halinde; Türk Ceza Kanunun 85. Maddesinde belirtilen “Taksirle Ölüme Neden Olma” suçundan sorumlu tutulmaları mümkündür. Taksirle ölüme neden olma suçu için TCK 85. Maddesinde; iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası” öngörülmüştür.

İŞ KAZASI TAZMİNAT DAVASI

Yukarıda verilen bilgiler ışığında iş Kazası tazminat davası, iş kazası sonucu yaralanan veya engelli hale gelen ya da kazaya nedeniyle ölen kişinin veya yakınlarının; Hukuk Mahkemelerinde açmış oldukları tazminat davasıdır. İş kazası tazminat davası; maddi tazminat veya manevi tazminat olarak açılabileceği gibi her iki şekilde de dava konusu yapılması mümkündür. İş kazası tazminat davası, iş verenin kusur durumuna göre iş veren hakkında açılabileceği gibi; sosyal sigortalar kurumu aleyhine de açılması mümkündür, iş kazası tazminat davaları çoğunlukla devam eden bir ceza yargılamasının bulunması halinde; iş kazası ceza yargılaması sonucuna göre tespit edilecek olan kusur durumunun tespiti yönünden bekletici sorun yapılmaktadır. İş kazaları hakkında yukarıda verilen bilgilerden de anlaşılacağı üzere; Gerek iş kazası tazminat davaların, gerekse iş kazası ceza davalarının ceza avukatı veya iş kazası avukatı vasıtasıyla yürütülmesi oldukça önemlidir. Sakarya ceza avukatı (Adapazarı ceza avukatı) ve Sakarya iş kazası avukatı (Adapazarı iş kazası avukatı) olarak konusunda uzman kadromuzdan destek almanız mümkündür.

Hakaret Suçu Ve Cezası

Hakaret; onur kırıcı, küçük düşürücü veya aşağılayıcı şekilde sarf edilen sözler ve hareketlerdir. Bu sözler; sövme, küfretme gibi gerçekleşebileceği gibi kişinin manevi varlıklarına yönelik bir saldırı olarak da gerçekleşebilmektedir. Devlet otoritesi kişinin can ve mal güvenliğini korumakla yükümlü olduğu kadar manevi değerlerinide korumakla yükümlüdür. Bu nedenle temel ceza yasamız 5237 sayı Türk Ceza Kanununda “Şerefe Karşı Suçlar” başlığı altında hakaret suçu ve cezası düzenlenmiştir. Hakaret suçu ile birlikte kişinin haysiyeti, şeref ve saygınlığı koruma altına alınmaya çalışılmıştır. Suçun mağduru veya faili herkes olabilmektedir. Bu nedenle hakaret suçu özgü bir suç değildir. Ancak suçun bazı nitelikli hallerinde örneğin; “görevli memura hakaret” suçunda olduğu gibi mağdur açısından özgü bir suç olarak nitelendirmek mümkün olabilmektedir.

Hakaret suçu genel olarak seçimlik hareketli bir suçtur. Bu seçimlik hareketler; suçun daha ağır cezayı gerektiren hallerini oluşturacabileceği gibi; haksız bir fiile dayanan hakaret veya karşılıklı hakaret suçunda olduğu gibi cezada indirim nedeni olabilmektedir. Bu yazımızda hakaret suçu için öngörülen cezalar, suçun unsurları, nitelikli halleri ve hakaret suçunda daha az cezayı gerektiren haller hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz. Ayrıca günümüzde sıkça karşılaşılan “sosyal medya hakaret” suçları irdelenip bilgi verilecektir. İleride de detaylandırılacağı üzere hakaret suçu ve cezası konusunda ceza avukatından destek alınması gerek suçun mağduru veya şüphelisi/Sanığı açısından önemlidir. Bu konuda sakarya ceza avukatı olarak büromuzdan testek almanız mümkündür.

HAKARET SUCU VE CEZASI
Hakaret Suçu Ve Cezası

Hakaret Suçu Ve Cezası

Fail için belirtilen seçimlik hareketlerin gerçekleşmesine bağlı olarak hakaret suçunda daha ağır cezayı gerektiren halleri veya daha az cezayı gerektiren halleri kapsamında değişiklik gösterebilmektedir. Hakaret suçunun temel şekilde yani TCK 125/1 maddesinde belirtilen hallerde işlenmesi halinde fail için “üç ay ile iki yıl arasında hapis veya adli para cezası” öngörülmüştür.

Nitelikli Hakaret

Suçun nitelikli halleri TCK 125/3 maddesinde sıralanmıştır. Genel olarak aşağıda belirtilen haller nitelikli hakaret suçunu oluşturmaktadır.

  1. Görevli memura görevinden dolayı hakaret
  2. Dini ya da siyasi veya felsefi inanç ve düşüncelerini değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranılması sonucu hakaret
  3. Alenen hakaret
  4. Kişinin hatırasına hakaret suçları nitelikli hal olarak kabul edilmiştir.

Suçun yukarıda belirtilen nitelikli haller kapsamında işlenmesi halinde fail için. TCK 125/1 maddesi uyarınca verilecek olan cezanın altı da bir oranında arttırılacağı öngörülmüştür.

SOSYAL MEDYA HAKARET

Günümüzde hakaret suçunun sıklıkla işlenildiği yerlerin başında sosyal medya gelmektedir. TCK 125. Maddesinde sosyal medya hakaret suçu için ayrıca bir başlık belirtilmemiştir. Ancak TCK 125/2 maddesi ile suçun “yazılı, görsel veya görüntülü bir iletişim aracı vasıtasıyla işlenmesi…” hükmü karşısında; Failin eylemi sosyal medya hakaret suçunu oluşturmaktadır. Sosyal medya hakaret suçu direkt olarak mağduru hedef alarak mesaj yoluyla işlenebileceği gibi; yorum yada paylaşım yoluyla da işlenebilmektedir.

Facebook Hakaret                                 

Günümüzde sık kullanılan sosyal medya platformlarından biriside Facebook’tur. Dolayısıyla sosyal medya hakaret suçu sıklıkla burada işlenmektedir. Facebook başta olmak üzere diğer sosyal medya uygulamaları yapıları itibariyle TCK 125/2 maddesinde belirtilen yazılı, görsel veya görüntülü iletişim aracı konumundadır. Bu nedenle bu uygulamalar üzerinden meydana gelecek bir hakaret facebook hakaret suçu ile birlikte sosyal medya hakaret suçunu oluşturmaktadır.

Whatsapp Hakaret

TCK 125/2 maddesinde belirtilen durumlara örnek teşkil edebilecek başka bir uygulama sıklıkla kullanılan Whatsapp’tır. Whatsapp hakaret suçu TCK 125/2 maddesinde belirtilen tüm özellikleri bünyesinde barındırması sebebiyle gerek yerel mahkeme kararlarında gerekse yüksek mahkeme kararlarında sosyal medya hakaret suçu olarak nitelendirilmektedir.

Sosyal Medya Hakaret Suçu

Sosyal medya hakaret suçu cezası için ayrı bir yasa maddesi düzenlenmemiştir. Bu nedenle gerek facebook hakaret suçu gerekse whatsapp hakaret suçu için TCK 125/2 maddesi cezai müeyyide olarak uygulanmaktadır. Sosyal medya hakaret suçu için TCK 125/1 maddesinde belirtilen “üç ay ile iki yıl arasında hapis ya da adli para cezası” uygulanmaktadır.

GIYAPTA HAKARET

Gıyapta hakaret TCK 125/1 maddesi son cümlesinde düzenlenmiştir. Kanun koyucu gıyapta hakaret suçunun oluşması için hakaretin en az üç kişi ile ihtilat edilmesi gerektiğini belirtmiştir. Özetle; failin gıyapta hakaret suçunu işlediği sırada sarf etmiş olduğu sözleri en az üç kişinin işitmiş olması temel şarttır. Gıyapta hakaret suçunun oluşması için ayrıca failin hakaret içerikli sözlerini duyduklarına ilişkin bu kişilerin tanıklık yapmaları gerekmektedir.

Hakaret suçu ve cezası hakkında yukarıda vermiş olduğumuz bilgilerden de anlaşılacağı üzere; onur kırıcı veya küçük düşürücü sözler TCK 125 maddesi kapsamında hakaret suçunu oluşturması mümkündür. Bu nedenle; Hakarete maruz kalan mağdurun menfaati veya bu yönde hakkında soruşturma ya da kovuşturma yapılan kişiler yönünden benzer davaların ceza avukatı tarafından yürütülmesi oldukça önemlidir. Sakarya ceza avukatı olarak bu konuda uzman kadromuzdan her zaman destek alabirsiniz.

Uyuşturucu Madde Ticareti Suçu ve Cezası

Uyuşturucu madde ticareti suçu ve cezası, uygulamada cezası ve şartları merak edilen suçlardandır. Türk Ceza Kanunu md.188’de düzenlenmiştir. Söz konusu suçun konusu; kokain, eroin, morfin, bazmorfin ya da bonzai ve sair uyuşturucu maddeler ise suçun nitelikli hali işlenmiş olur ve daha ağır cezai yaptırım uygulanır. Bunun haricindeki tüm uyuşturucu maddelerin ticareti suçu ise suçun temel şekliyle cezalandırılır. Uygulamada, uyuşturucu kaçakçılığı suçu olarak da bilinen uyuşturucu madde ticareti suçu, neticesi itibariyle oldukça ağır cezai yaptırımlar gerektiren suç tipidir. Bu nedenle deneyimli ve uzman bir ceza avukatından hukuki destek almak oldukça önemlidir.

Uyuşturucu Madde Ticareti Suçunun Cezası

Uyuşturucu madde ticareti suçu, seçimlik hareketle işlenebilen bir suç olup uyuşturucu madde alma, satma, temin etme, nakletme ve sair eylemlerle işlenir. Uyuşturucu madde ticareti suçu cezası ise şu şekildedir:

  • Uyuşturucu maddeleri ruhsat olmaksızın ya da ruhsata aykırı biçimde imal, ithal veyahut ihraç eden kişi 20 seneden 30 seneye kadar hapis cezası ve yirmi bin güne kadar adli para cezasına çarptırılır.
  • Uyuşturucu maddeleri ruhsata aykırı biçimde veya ruhsatsız bir şekilde ülke içinde satan, başkalarına veren, satışa arz eden, nakleden, satın alan, depolayan, kabul eden, bulunduran kişi 10 seneden az olmamak kaydı ile hapis cezasına ve yirmi bin güne kadar adli para cezasına çarptırılır.
  • Yukarıda ifade edilen hallerde, uyuşturucu maddelerin eroin, sentetik kannabinoid, morfin, kokain ve türevleri olması halinde ceza yarı oranda artırılarak uygulanır.
  • Uyuşturucu madde satma, satışa arz etme, temin etme, sevk etme, nakil etme, satın alma, depolama, bulundurma eylemleri şayet; okul, yurt, kışla, hastane ya da ibadethane gibi eğitim, sosyal, askeri ve tedavi amacıyla toplu bulunulan tesislerde işenirse suçun cezası 15 seneden az olmamak şartı ile süreli hapis ve 30 bin güne kadar adli para cezası uygulanır.
  • Uyuşturucu suçlarının üç ya da daha çok kişi ile beraber işlenirse verilecek ceza yarı oranda artırılır. Suç işleme amacıyla kurula bir örgüt faaliyetinde işlenirse ceza, bir kat artırılarak cezalandırılır.

Uyuşturucu Madde Kullanma Suçu ve Cezası

Uyuşturucu madde kullanma suçu Türk Ceza Kanunu’nun 191. Maddesinde düzenleme alanı bulmuştur. Uyuşturucu maddenin, şahsi kullanım gayesiyle satın alan, uyuşturucu maddeyi kabul eden, kullanma maksadıyla elinde bulunduran ya da herhangi bir biçimde uyuşturucu madde kullanan kişi TCK 191’de düzenlenen uyuşturucu madde kullanma suçunu işlemiş kabul edilir. Bu suç iki farklı biçimde işlenebilir. Uyuşturucu madde kullanma ve uyuşturucu madde kullanma gayesi ile uyuşturucu bulundurma, satın alma veyahut kabul etme şeklinde işlenir.

Uyuşturucu Madde Kullanma Suçu Nasıl İşlenir?

Uyuşturucu veyahut uyarıcı madde kullanma suçu; bir kişinin, uyuşturucu yahut uyarıcı maddeyi, damarına şırınga ederek, ağır ya da burundan alarak veya vücuda herhangi bir şekilde alınarak işlenir. Uyuşturucu maddenin, kişisel ihtiyaçtan fazla oranda bulundurulması, uyuşturucu madde ticareti suçunu meydana getirir.

Uyuşturucu Madde Kullanma Suçunun Cezası

Uyuşturucu maddeyi kullanmak amacıyla satın alan, kabul eden yahut bulunduran kişi 2 yıldan 5 yıla kadar süreli hapis cezasına çarptırılır. Söz konusu suç; okul, yurt, hastane, kışla ya da ibadethane gibi mekanlarda işlenmesi halinde verilecek ceza yarı oranda artırılarak uygulanır.

Uyuşturucu Madde Kullanma Suçunda HAGB ve Adli Para Cezası

İşlenen bir suça mukabil, süreli hapis cezası ile beraber ya da tek başına uygulanabilen bir yaptırım türü olan adli para cezası, uyuşturucu madde kullanma suçu için uygulanabilir değildir. HAGB ise hükmün açıklanmasının geri bırakılması olup, sanığa verilen cezanın belirli bir denetim süresi zarfında netice doğurmaması, denetim süresi içinde belirli şartların karşılanması halinde ceza kararının herhangi bir netice doğurmayacak biçimde ortadan kaldırılmasına neden olur. Uyuşturucu madde kullanma suçunda gereken şartların mevcut olmasıyla birlikte HAGB kararı verilebilir. Erteleme ise, mahkemece öngörülen cezanın ceza infaz kurumunda infaz edilmesinden koşullu şekilde vazgeçilmesi olup uyuşturucu madde kullanma suçunda erteleme mümkündür.

Uyuşturucu madde kullanma suçu, neticesi itibariyle oldukça ağır cezai müeyyideler gerektiren, bu nedenle hafife alınmaması gereken bir suçtur. Suça ilişkin yargılamada arzu edilen müspet neticenin elde edilmesi adına deneyimli bir avukat ile birlikte hareket edilmesi isabetli olacaktır.

KHK ile İhraç Halinde Göreve Geri Dönme

15 Temmuz darbe girişimi neticesinde OHAL ilan edilerek kanun hükmünde kararnameler yayınlanmıştır. Yayınlanan KHK’lar ile birçok memur, görevinden ihraç edilmiştir. Söz konusu KHK’ların normal KHKlardan farklı olmasının sebebi bu KHK’ların OHAL KHK’sı olmasıdır. Anayasa’nın 120 ve 121. maddesinde dayanılarak çıkarılan KHK’ler ile kamu görevinden ihraçlar yaşanmış ve bu ihraçlar iki yöntemle gerçekleştirilmiştir. Bunlar;

  • KHK EK’li listeyle ihraç,
  • KHK’lara dayanarak ve fakat kurum kararı ile ihraç.

KHK’lara dayanarak ve fakat kurum kararı ile ihraç halinde idari yargı yolu açıktır. Bu noktada, İdari Yargılama Usulü Kanunu madde 3 – 12 üzere ifade edilen usul kuralları gereği, görevden alma kararını veren kurum veya bakanlığa karşı dava açılabilir. Bu dava, kamu görevlisinin son görev yerindeki İdare Mahkemesinde açılmalıdır. Yani bu gruptaki kişilerin yargı yoluna müracaat hakkı bulunur. Söz konusu kişiler, iç hukukta düzenlenen olağan kanun yollarını tüketmek suretiyle Anayasa Mahkemesi’ne ve akabinde ise Avrupa İnsan Hakları Mahkeme’sine başvurabilir. Bu kişilerin, kendilerini ihraç eden kurumun ya da yargının kararıyla birlikte bir yeni kanuna ya da KHK’ya gereksinim duymaksızın görevlerine dönebilmesi mümkündür. Mahkeme kararı ile haksız ihraç edildiğini ispat edenler, geçmiş tüm özlük hakları ve geleceğe dair haklarını kazanarak mesleğine tekrar dönebilir.

Hukuki anlamda tartışma ve kargaşa bulunan durum ise KHK EK’li liste ile ihraç edilenlerin durumudur. Bu noktada tartışmanın temel sebebi, KHK ile gerçekleştirilen işlemin hukuki niteliğine dairdir. Bu hususa ilişkin geçmişte bir emsal bulunmaması nedeniyle nasıl ilerleneceği belirsiz bir şekilde seyretmektedir. Şüphesiz, zamanla netlik kazanacak ve hukuki sürecin ne şekilde ilerleyeceği belirlenecektir. Fakat bu süreçte hak ve menfaat kaybı yaşamamak adına deneyimli ve uzman bir avukat ile iletişim sağlamak ve sürece ilişkin bilgi alarak işlemleri başlatmak önemlidir. Bilhassa, AİHM’e müracaatların kabul edilebilmesi açısından usuli işlemlerin özenle tamamlanması ve hatalı işlemlerden kaçınmak adına avukat yardımı alınması mühimdir. Sürecin bir an evvel avukat nezaretinde başlatılması ve takip edilmesi, hak kaybının telafisi mümkün olmayan boyuta ulaşmasına mani olacaktır.

FETÖ Terör Örgütü Üyesi Sayılma Şartları Nedir?

FETÖ terör örgütü, bir diğer adıyla Paralel Devlet Yapılanması suçu ve suçun şartları izah edilmeden önce örgüt üyeliğinin tamını izah edilmelidir. Bir kişi; örgüt gayesini benimsemiş, örgütün hiyerarşisine dahil olmuş ve bu hiyerarşi nedeniyle kendisine verilen görevleri ifa etmeye hazır olarak iradesini örgüt iradesine bırakmış ise örgüt üyesi olarak değerlendirilir. Bir diğer ifade ile örgüt üyeliği; örgüte katılmayı, bağlılık göstermeyi ve örgüt içi hiyerarşide gücün emrine girmeyi kapsar. Örgüt üyesinin, ilgili örgütle organik bir bağ kurarak örgüt faaliyetlerine katılım sağlaması gerekir.

Silahlı örgüt üyeliği suçunun meydana gelebilmesi için örgütle organik bağ bulunması ve kural gereği çeşitlilik, süreklilik ve yoğunluk gerektiren faaliyetler ve eylemlerde bulunulması gerekir. Yani, örgüte karşı sempati beslemek, örgütün amacını, değerlerini veya ideolojisini benimsemek örgüt üyesi olarak değerlendirilmek için kafi değildir. Örgüt üyesi, örgüte katılım sağlarken hür iradesi ile isteyerek katılan, katılım sağladığı örgütün yapısını ve gayesini bilen ve bunun bir parçası olmayı arzu eden kişidir.

PDY Terör Örgütü Üyeliği Cezası

FETÖ terör örgütüne üye olma suçu, silahlı terör örgütüne üye olma suçunun cezasını gerektirir. Silahlı terör örgütüne üye olma suçu ise Türk Ceza Kanunu md.314’te düzenlenmiştir. Silahlı örgüt üyesi kişinin 5 yıldan 10 yıla kadar süreli hapis cezası ile cezalandırılması gerekir. Fakat örgüt silahlı terör örgütü ise bu noktada Terörle Mücadele Kanunu md.5 gündeme gelir. Buna göre, verilecek cezanın yarı oranda arıtılması gerekir. Yani silahlı terör örgütü üyeliği suçunun cezası 7,5 yıl ile 15 yıl arasında süreli hapis cezasıdır.

Silahlı Terör Örgütü Üyeliği Suçu Hangi Mahkemede Görülür?

Türk Ceza Kanununa, silahlı terör örgüt üyeliği suçuna ilişkin yargılamalarda Asliye Ceza Mahkemesini görevli kılmıştır. Fakat örgütün işlediği suçlar nedeniyle Ağır Ceza Mahkemesi’nin de görevli olması mümkündür. Şayet örgüt, ağır ceza mahkemesinde yargılanması gereken suçları işlerse bu takdirde görevli mahkeme Ağır Ceza Mahkemesi olacaktır. FETÖ terör örgütünün gerçekleştirdiği eylemler ağır ceza yargılamasına tabi suçları meydana getirdiği için FETÖ silahlı terör örgütü tarafından gerçekleştirilen eylemler Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanacaktır.

Yukarı kaydır
Whatsapp Üzerinden Danışın.